nine; "baby, right now it feels like"

12.6K 1.3K 1K
                                    

"dokuz; ağırdan alıyorum, alevimi besliyorum, oyununun kartlarını karıştırıyorum ve sadece doğru yerde kartımı oynuyorum"

Kim Taehyung kaotik, kafa karıştırıcı ve tamamen yanlış olan her şeyin birleşimiydi.

Hakkında konuşulan tüm söylentiler bana karşı olan tutumunun tam zıttıydı ki, her işini layığıyla yapan o adam beni yarım bırakmaya yemin etmiş gibiydi. Konuşuyordu, hissettiriyordu fakat hislerimi dile getirmeme izin vermeden susturuyordu beni. Gerçeklerden kaçma arzusunu yenemiyordu. Buna rağmen yine dönüp dolaşıp kendini yanımda buluyordu. Bana dokunuyordu, bunu istemiyordu. İçten içe yanıma gelmeyi diliyor, beni görmek istediğini hissediyor, gerçek kokumu solumak istiyordu fakat aynı zamanda bunları istediği için hem benden hem de kendinden nefret ediyordu. Çünkü yanlıştı. Söylediği gibi bu yasak bir elmayı yemekle aynı şeydi.

Ama neden?

İki insanın birbirini sevmesi neden ona olmaması gereken bir şey gibi geliyordu da benden uzaklaşmak için çabalıyordu?

İşin cabası, kaygılanmam gereken onca şey varken hala onu düşünüyor olmak beni delirtiyordu. Yüzünü düşünüyordum, kusurlu kusursuz gözlerini, koyu rujlarla renklendirdiği kalın dudaklarını, benlerini ve sık kirpiklerini... Daima bakımlı gözüken kırmızı saçlarını, piercinglerini, dövmelerini ve kokusunu... Çok güzel bir adam oluşu, bu güzel adamın beni etkileyişi inkar edemediğim bir gerçekti. Çoğu zaman sinirlenmek istiyordum dengesiz davranışlarına, umut veren sözlerine, dokunuşlarına... Fakat bir yerde o yine karşımda oluyordu ve ben her şeyi unutuyordum. Söyleyeceklerim bir bir aklımdan uçuyor sadece onu yaşıyormuşum gibi davranıyordum.

Yatağımda öylece uzanırken ve iki hafta içerisinde başıma gelenleri düşünürken benliğim ne boşlukta ne de bütün halde, öylece salınıyormuş gibi hafif hissettim. Bana bu hafifliği hissettiren onu düşünmek miydi yoksa babamla sürü konusunu paylaşıp ağırlığını üstümden atmam mıydı sebebi bilmiyordum. Her ne kadar babam ona sunduğum seçenekleri sakinlikle karşılamasa da, hatta bana vursa da, o da biliyordu ki başka seçeneğimiz yoktu. Bu yüzden kabul etmiş olmalı ki çantanı hazırla diyerek beni odama yollamıştı. Annem bir köşede öylece bizi izlemiş, sadece babamın tokadıyla savrulan yüzümü gördüğünde dayanamayıp ayağa kalkmaya yeltenmişti. Onu bile tam yapamayışı ve ben o haldeyken sesinin çıkmayışı beni tahmin ettiğimden daha çok üzse de ikisine son bir kez bakmadan yanlarından ayrılmıştım. Neyin rahatlığıdır bilinmez, artık olacakları çokta umursamıyordum. Ailem, omega oluşum... Tüm bunlar benim için bir sorun teşkil etmiyordu.

Omuzlarımdaki ağırlıkla kanayan dudağıma bakabilmek için aynanın karşısına geçtim. Alt ve üst dudağımın birleştiği noktada kuruyan kanımı temizlemek amacıyla aldığım ıslak mendil elimdeyken yutkundum. Başıma ne geldiyse aptal davranışlarım yüzünden gelmişti. Dikkatsizdim, resmen bilerek başıma bela almıştım ve şimdi yediğim o tokattan şikayetçi olabilecek yüzüm yoktu. Islak mendili sinirle kanın olduğu kısımda gezdirdim. Hiçbir şey hissetmiyordum. Hissetmek istemiyordum. Sert tutumum yüzünden sildiğim küçük yara tekrar kanarken mendili usanmadan aynı noktaya bastırmaya devam ettim. En azından onun sesini duyana dek.

"Kendine acı çektirmek hoşuna mı gidiyor?" Açık camdan giren heybetli bedeni arkama geldiğinde durdu. Ona dönmedim, büyük aynadan bakarak yanıma yaklaşmasını bekledim. Şimdi ellerim iki yanımda salınıyordu. Kalbim yeniden can bulmuşcasına atıyor, nefeslerimin teklediğini hissediyordum. Alışmış olacağım ki ani belirmeleri artık korkutmuyordu. Hatta sesini duyduğumda içimdeki benden nefret eden eden o ses duruluyor,, vücudum sükunet içerisinde yanıma gelmesini bekliyordu.

who dat jk? | taekookWhere stories live. Discover now