twelve; "always there"

9.7K 962 649
                                    

bts - fake love haunting vibe mix

"on iki; nefesimiz kesildiğinde ve çılgın gibi koştuğumuzda gökyüzü üzerimize yıkıldı. ama sen gözlerinde yıldızlara sahipsin. bense bu gece kayıp olan bir şeye sahibim, bir yıldıza."

Taehyung ile sınıfımızın önünde gerçekleşen tuhaf konuşmamızdan hemen sonra iki saatlik anatomi dersine girmiş, her ne kadar odaklanmaya çalışsam da tüm ders saatimi onu düşünmeye adamıştım. Bu benim için artık yadırgamayacağım bir alışkanlıktı. Yemek yiyorken onu düşünüyordum. Yatmak üzereyken veya uyandığım ilk dakikalarda yine aklımdan çıkmıyordu. Nefes aldığım çoğu andaysa birden zihnime düşüyor etrafımda olup bitenleri bulanık bir suya çeviriyordu. Düşünemiyordum. Düşünebilecek kadar aklımı kullanabilseydim elbette etrafımda olup biten saçmalıkları sorgulardım. Ama ben, kendime ve ona "Neden?"sorusunu sormaktan çoktan vazgeçmiş, cevap alamadığım sorularımı beynimin en kuytu köşesine mahkum etmiştim. Çünkü biliyordum, yolunda gitmeyen çok şey vardı. Kafamızın içine yuva yapan düşünceler tam da bu vakitte konuşulsa ne Taehyung ne de ben bir şeyleri açıklığa kavuşturabilirdik. Belki bir gün, dedim kendime... Belki bir gün konuşuruz ama şimdi değil.

Şimdi çok daha önemli bir meselemiz vardı.

Dersimin bittiği vakitlerde bana mesaj atıp kapıda beklediğini söylemesinin üzerine Jimin'le vedalaşıp hızlı adımlarla yanına varmıştım. Ufak bir tebessümünü bana bağışlamaktan çekinmese de sesini yol boyunca benden sakınmıştı. Gergindi. Feromonlarını hissetmiştim ve o gerildikçe ben daha çok endişelenmeden duramamıştım. Hala endişeliydim. Çünkü oraya gittiğimizde, tüm alfaların arasında kendimden ve ondan başka güvenebileceğim kimse yoktu. Sahi, ona nasıl güveniyordum ki? Annem, babam hatta canımın içi dediğim Jimin bile zamanında bende ufak bir kalp sızısı bırakmıştı. Gelip geçti diyordum ancak hatrıma düşen anılar yaşadıklarımı bana unutturmuyordu. Unutamıyordum. Babam öğrendiklerinden sonra 'Gitme oğlum, ben bir yolunu bulurum.' dememişti. Ondan ümidimi kesmiştim ya zaten, peki annem? Sanki gidişime dünden razıymış gibi sesini çıkarmamıştı. Hayatın sillesinden muzdarip olmamışım gibi bir tekmeyi de onlardan yemiştim de en çok bu zoruma gitmişti. Artık kendime inanmaktan, güvenmekten başka çarem yoktu.

Dakikalar saatleri kovalarken evimize, o böyle söylemişti, vardığımızdaysa hazırlanmamı istemişti. Hazırlanmaktan kastı neydi bilmiyordum fakat bedenen hazırdım işte. Siyah dar kotum, bedenime büyük gelen sarı kazak ve iki yana ayırdığım sarı uzun saçlarımla masamın üzerindeki vazoda yer alan sarı papatyaları andırıyordum. Bunu düşünmek o an beni güldürmüştü tabi. Kendimi o zariflikle karşılaştırabilecek yüzü nereden bulmuştum da konuşuyordum, bilinmez. Solmamış papatyanın güzelliğine kıyasla benim yapraklarım boynunu eğeli çok olmuştu. Benzemiyorduk işte. Düşüncelerimin yarattığı burhanlı halime tezat gülümseyerek Taehyung'un yanına gitmiş, beni şimdi bulunduğumuz bu büyük kulübeye getirmesine izin vermiştim.

Keşke vermeseydim.

"Demek Jeon sürüsünden geldin?"

Bulunduğum masada Taehyung dahil olmak üzere tam on alfa vardı. Hepsinin meraklı bakışları öylece hareketlerimi izliyorken önümdeki bifteğe beni kurtarması için yalvaracak durumdaydım. Pekala, Bay Kim sevimli bir adam olsa da etrafımdaki beni tanımaya yönelik olan gerici bakışlar sert bir zemine çakılmışım hissiyatı veriyordu ve ben ağlamamak için zor duruyordum. Gerçekten. Ellerim gerginliğimin yan etkisiyle buz gibi, dudaklarımsa sürekli ıslatmama rağmen birkaç dakikadır kuruydu. Üstümdeki sarı kazağın beni bunalttığı alnımda oluşan minik nem tabakasından belliydi. Siyah dar kotumun sardığı bacaklarım arada titriyordu ve ben heyecandan ne yaptığımı bilmiyordum. Bu yüzden olacak ki Taehyung sol çaprazımda diken üstünde oturuyor, aksi bir durumda cümlelerimi toparlamak amacıyla arada benim adıma konuşuyordu.

who dat jk? | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin