2. BÖLÜM ''ŞÜPHE''

6.8K 536 467
                                    

Selam bebekler! Bölüm günlerimiz çarşamba-cumartesi olsun mu?

Serpilemeyen Tohumlar kitap olduğu için 1000kitap uygulamasında alıntı paylaşabiliyorsunuz. Sizden tek ricam her bölümü okurken beğendiğiniz alıntıyı, 1000kitapta paylaşmanız. 🥰

İyi okumalar dilerim.🧚‍♀️

⛓️Kaybolmak, ucundaki düğümü çözemediğiniz bir ip gibiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

⛓️
Kaybolmak, ucundaki düğümü çözemediğiniz bir ip gibiydi. Bedenen olan kayıplar görülebilirdi, ruhen olanlar ise ancak gömülebilirdi.
⛓️

Geçen sürenin üzerine devrilerek yeni bir olasılığı ortaya koyan zaman, sancılı sürecini ruhunuza armağan ettiğinde hissedebileceğiniz tek şey, yeni olasılıklar arasında var olmaya karşı duyduğunuz istektir.

Kendimin kan kırmızısının izlerini taşıyan bir satranç tahtasının başında durduğunu düşünüyordum. Hamlemi yaptığımda bana karşılık verecek bir rakibim yoktu, bu yüzden her hamlemi yine kendi lehime oynamak zorundaydım. Bunu yapmak zorunda hissettiren şey taşların arkasına gizlenen vezirin bir varlığa gerek duymadan bana hissettirdiği güçtü. Beni kolayca yenebileceğini anlamam için var olmasına gerek yoktu, yokluğuyla bu eminliğe itebiliyordu.

Dudaklarımın üzerine örtülen deri eldivenlerin sahibi olan kehribar rengi gözler zaten zihnimde derin izler bırakmıştı, unutamayacağım şeyleri ahşap bir tabutun içinde yaşamak ve burada ölürsem, yokluğumu fark edecek dışarıdan birinin olmaması içten içe ruhumu kazıyordu. Acı veriyordu ama en çok, belki de yaşamamalıyım düşüncesine itiyordu. Kaçırıldığımı kabullenmem imkansızdı fakat ortada bir gerçek varsa planlanmış kanlı bir oyunun başrollerinden biriydim. Bana biçilen ve oynamamı istenilen rol, kurban rolüyse eğer bunu beklemesi koca bir aptallık olurdu. Ahşap bir tabutun içinde, kitaplar arasına gömülecek olsam bile yaratacağım başkaldırı, gerçek oyuncunun kimliğini belirleyecekti. O'nun. Kehribar rengi tüm gözlerin. 

Burada bir oyun dönüyordu. Dönen çark öyle hızlıydı ki, ince ayrıntıların üzerine daksil vurulmuş gibiydi. Ama fark ediliyordu ve o belki de fark edildiğini bilmiyordu. Şu ana kadar dikkatimi çekmeyen tek ayrıntıydı karşımdaki üç çocuğun göz rengi. Bakışlarımda yoğunlaşan, sadece hissedilebilecek derecede güçlü bir nefret vardı. Ten rengimin beyaza döndüğünü, kırmızı dudaklarımın mora kaçtığını ve endişe ile kıskaca alınan bedenimin kasıldığını hissediyordum. Işıl, yüzümün aldığı şekli gördüğünü belli edercesine merakla sordu, ''Güneş?'' cevap vermedim. ''Ne oldu?'' Onun merakı, beni cümlelerin dilime ulaşmasını sağlayacak kadar tetiklememişti.

Gözlerimi diktiğim ve konuşmasam da nefretin izlerini taşıyan mavi gözlerim siyah saçlı, isminin Kaya olduğunu öğrendiğim çocuktan çekmedim. Bu tavrımı fark ettiğinde kaşlarını çattı ve öne doğru uzattığı ayaklarını kendine doğru çekerek bağdaş kurdu. ''Neden öyle bakıyorsun?'' Dedi.

Serpilemeyen TohumlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin