24. BÖLÜM ''SUSMA'K ZORUNDA''

3K 290 202
                                    

Meriç Kaner

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Meriç Kaner

Bazı fedakârlıklar, bedeninden koparılan bir et parçası gibi hissettirirdi. Pişmanlıkla örülen kararlar, mecburiyetleri ertesinde getirirdi.

Dalgalı sularda boğulan zihnimi alıp durgunluğa bırakmasını sağlayan şey hızla atan kalbimdi. Gözlerimi ani bir farkındalıkla açarken kalp ritmimde bana eşlik etti, tavanda yanıp sönen eski bir lamba vardı. Beyaz ışık her karardığında geçmiş enseme yapışıyor ve buraya nasıl geldiğimi hatırlatıyordu. Hızla etrafımı taramaya başladım, bunu yaparken ellerim bedenimi tarıyordu. Bağlı değildim.

Sırtımdaki ağrı her nefes alışımda dahada artıyor ve kaburga kemiklerim batıyor gibi bir hissiyat yaratıyordu. En son neredeydim? Cümlelerimi ağzıma tıkan ve dudaklarımı mühürleyen o zehirli gazı hatırladığımda genzimdeki yanma hissi arttı ve başımdaki şiddetli ağrı kendini hatırlattı.

Beton zeminden destek alarak ayağa kalktım. Kıvırcık saçlarımı karıştırırken bakışlarım hala bulunduğum odayı inceliyordu. Buranın neresi olduğunu bilmiyordum ama öyle karamsar ve boğuktu ki, kendimi karanlık, sisli ve ıssız bir ormanda gibi hissetmemi sağladı. Oda tekrar kararıp aydınlandığında bakışlarım odaya süzülen kırmızı ışığın kaynağını buldu. Buraya girişi sağlayan kapı aralıktı ve o aralıktan içeriye koridorun kırmızı ışığı süzülüyordu. Hiç düşünmeden kapıya doğru yöneldim. Burada olmam ve bu şekilde kolay çıkabilmem mümkün değildi bunun farkındaydım ama şu an bu farkındalığı sindirerek sonuçların doğumunu beklemek istemiyordum.

Aralı kapıdan çıktığımda bedenimdeki gevşeme koridorun ısısının artmasından kaynaklıydı. Koridor öyle sıcaktı ki, buz kesmiş bedenim hızla bu ısıya karşı tepki vermeye başladı. Üzerimdeki gömleğin düğmelerini hızla açarken bu kavurucu sıcağın kaynağını bulmak için gözlerimle koridoru taramaya başladım. Bu denli sıcağı üfleyen bir açıklık göremediğimde kaşlarım çatıldı. Gömleği hızla üzerimden çıkarıp beton zemine bıraktım. Isı gittikçe artıyordu ve ter damlalarının ensemden başlayarak sırtıma doğru indiğini hissediyordum.

Hızla yürümeye devam ettim. Koridorun sonunda ne olduğunu göremiyordum ama ileride sağ tarafa doğru sapmam için bir başka bölüm olduğunu gördüm. Oraya doğru yaklaştıkça kırmızı ışığın aydınlattığı bir tabela gördüm, yeşil bir tabelaydı ve üzerinde ÇIKIŞ yazıyordu. Bu taraf çıkışa giden yoldu. Kalp atışlarım mümkünmüş gibi dahada hızlandı, hissettiğim yoğun duygular kulaklarımın çınlamasına ve nefes alışverişlerimin sıklaşmasını sağladı. Ama bu, bu kadar basit olamazdı. Nasıl olabilirdi? Belki de uyanmamı beklemedikleri bir anda uyanmıştım ve düşüncesiz davranışları yüzünden bu raddeye kadar ulaşabilmiştim. Ama etrafta da hiç ses yoktu, bu tuhaftı.

Çıkış yazan tabelaya doğru döndüğümde adımlarım hızla sabitlendi. Bu koridorun sonunda aralı olan kapının ardında günışığı olduğunu hissediyordum. Ama kaşlarım çatıldı, buradan tek başıma çıkarsam, Güneş'i, Balamir'i ve Kaya'yı psikopat Işıl ve Ka'nın insafına bırakacaktım. Ama geri dönerek onları kurtarma ihtimalimde vardı, ama ben geri dönene kadar onları buradan da götürebilirlerdi. Bu riski göze alabilir miydim? Zihnim sustu, vicdanım bunu yapmamam gerektiğini anlatmaya başladı. Onlar suçsuzdu ve onları burada bırakamazdım.

Serpilemeyen TohumlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin