17. BÖLÜM ''EDİLEMEYEN İTİRAFLAR''

3.4K 364 794
                                    

⛓️

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

⛓️

Doğru sanılanlar yanlışları doğurdu. Kader, çizdiği yeni yola acılar koydu. Aştığında ulaşacağın şey, filizlenmiş umutlar oldu

⛓️

Video durdu.

Sessizlik ezbere bildiğimiz ve kullanmaktan çekinmediğimiz tek eylemdi. Her hücrem yaşadığım şaşkınlıkla kasılıyor ve canımı yakıyordu.

"Balamir," dedi Meriç, "O sendin, doğru gördük değil mi?"

Balamir cevap vermedi. Gözleri durgundu, ne düşündüğünü tahmin etmek imkansızdı. Yüzünde mimik kıpırdamıyordu ve bu gördüklerine sanki şaşırmamıştı. O an keşke zihnini açabilme ve ne düşündüğünü öğrenebilme imkânım olsaydı.

"Güneş'i tanıdığını söylemiştim." Dedi Kaya, gözlerimin içine bakarak. Sonra sustu ve bir daha yorum yapmayacağını belli eden bir tavırla arkasını dönerek kapıdan çıktı.

Balamir'in sıktığı bileğimi parmaklarımın arasında ovalarken, ben de susuyordum. Ne diyebilirdim? Onu nasıl yargılayabilirdim? Aslında beni o sokak lambasının önünde ilk veya son görüşü değildi ve bunu söylemedi diye ona nasıl kızabilirdim? Ben de Kaya'ya yalan söylemiştim. Üstelik Ka için bizleri ifşalamak bu kadar kolayken.

"Konu Balamir'in Güneş'i tanımasından daha da ötede," diye bağırdı Işıl Kaya'ya ithafen, "Farkında değil misiniz bir tuhaflık var, Güneş bu şarkıyı mırıldanıyor ve ardından o şarkıyı söylediği bir video izliyoruz. Hem de onu gizlice izleyen Balamir'de orada. Bu video sahte olabilir, amacı Balamir'i hedef göstermek olabilir."

"Sahte falan değil." Dedi Balamir, "Video doğru."

"Güneş'i gerçekten de tanıyorsun o zaman?" dedi şaşkınlıkla.

"Tanıyorum." Derken bana bakıyordu. Benim sessizliğimden rahatsız olmuş gibi yerinde kıpırdandı ama bana bakmaktan hiç vazgeçmedi.

"Neden ilk başta bunu söylemedin?" Diye sordu Meriç.

"Ne diyecektim?" Dedi öfkeyle, "Ben Güneş'i tanıyorum, uzun süredir onu arıyordum ve şimdi burada buldum." Beni omuzlarımdan tuttu ve hızla kendine çevirdi, "Benimle tanışır mısın?" Sonra birden omuzlarımı bıraktı, "Böyle mi demeliydim?!"

"Ne yaptığını sanıyorsun sen be?" Dedim tiksinir gibi, "Kendine gel."

"Hiç olmadığım kadar kendimdeyim ben!" Diye bağırdı, "O içerdekine de söyleyin, bu oda bizim mezarımız olacak. Ve biz ölmeden gizlediğimiz tüm sırlar ortaya çıkacak, bundan kimse kaçamayacak! Emin olsun gizlediğim tek şey buydu, ama şimdi sırada o var."

"Sakin olsana oğlum," dedi Meriç Balamir'e yaklaşarak, "Kimsenin öleceği falan yok. Bir mezarımız olacak evet ama o mezar burada değil, bir gökyüzünün altında olacak."

Serpilemeyen TohumlarWhere stories live. Discover now