20. BÖLÜM ''GÖRÜNMEZ İPTEKİ CAMBAZ''

3.3K 381 211
                                    

⛓️

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

⛓️

Kaybetmek, sindirmek ve kabullenmek arasındaki sınıra ince bir çizgi çekebilmekti. Kaybetmeyi sindiremezdin. Ama kaybettiğini, kabullenemezdin.

⛓️

Her bir anın, ertesine sıkışan hevesler ve inançlar vardı. Umut olan ve bizi yeni olasılıklara inandıran sebepleri doğuran şey de buydu. Bakışlarım da umut vardı, çünkü Ka bu delikten girerek buraya bir kaset bıraktıysa biz de buradan ona ulaşabilirdik.

Kapının girişinden ses duyduğumda omuzumun üzerinden sesin geldiği yöne baktım. Işıl, Meriç'in yanındaydı. Bunu gören Kaya, "Hadi gidelim," dedi. Balamir merdivenlere yöneldiğinde bende hemen arkasındaydım. Dikkatli bir şekilde indikten sonra benim inmemde de yardımcı oldu.

Burası zifiri karanlık bir tüneldi. Bu bana, geçmişte yazdığım bir şiiri hatırlatmıştı. Demiştim ki, Geçmişe inen uzun bir merdiven sandı zamanı, kayıplarını, asla onun olmayanları. Şu an kayıptık ve sürekli geçmişe inen merdivenleri tırmanıyorduk. Her bir tırmanışta, aslında en dibe çekiliyor ve zamanın sarmalında yok oluyorduk. Var olmaya çalıştıkça yokluk ruhumuza sızıyor ve bedenlerimize kanlı elleriyle dokunuyordu.

Herkes tünele girdiğinde yürümeye başladık. Balamir ellerini ellerime kenetlemişti, yavaş adımlarla yürüyorduk. Çıplak ayaklarımın altında ezilen toprak soğuktu, fazla geniş sayılmayan ama eğilmeden yürüyebileceğimiz boyutta olan tünel karanlığı içine hapsetmişti.

"Burası bizi çıkışa götürebilir," dedi Meriç.

"Sonunda bizi ne beklediğini bilmiyoruz, herkes hazırlıklı olsun." Diyen Balamir, parmaklarını sardığı elimi daha çok sıktı. Sanki herhangi bir aksilikte hemen üzerime siper olacak ve beni tüm kötülükten koruyacaktı, gülümsedim. Buna ihtiyacım olmadığını düşünsem bile, benim için bunu yapacak cesarete sahip birinin ellerimi tutması bambaşka bir histi. Ama aynı şeyi, bende onun için yapardım.

"Ben makası aldım valla," dedi Meriç, açıklama yapmaktan ziyade söyleme gereği hissetmiş gibi.

"Dikkat et o zaman," dedi Kaya, "En son makası aldığımızda aramızdan birisine zarar gelmişti."

"Sorun yok kanka," dedi Meriç ciddi bir ses tonuyla, "Yeter ki onun karşısına çıkalım."

O sırada Işıl'ın varlığını hissetmemenin huzursuzluğu kalbime yayıldı, sanki aramızda yok gibiydi "Işıl, sen iyi misin?" Çok karanlıktı. Duyduğum tek ses ise, ayaklarımızın altında ezilen toprağa aitti.

"İyiyim," dedi Işıl boğuk bir sesle, "Sadece art arda kapalı ortamlardan geçmek kötü hissettiriyor."

"Beni de bebeğim," dedi Meriç, "Merak etme, yalnız değilsin."

Serpilemeyen TohumlarWhere stories live. Discover now