15. BÖLÜM ''ACISIZ DİKİŞ ACILI İZ''

3.2K 386 760
                                    

⛓️Yaralar vardı, dikiş atılırken hiç acımazdı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



Yaralar vardı, dikiş atılırken hiç acımazdı. Acıtan tek yanı, o yarayı açan ve geçmeyecek izi kalbimde bırakandı.

⛓️

Zihnim, acıyla yoğurulmuş bir harç gibi ruhumun üzerine örtülmüştü. Kalp en ağır hasar alan yer olduğunda, yaşamın ışığı bir anda sönerdi. Yaşamımın bir ışığı vardı, iki yüz yetmiş gün önce bir yıldız gibi parladığı o anda, kayarak tek seferde sönmüştü. Annemin yeryüzünden silindiği gibi, o da gökyüzünden silinmişti. Hissedemeyeceğim kadar acı, bir zift gibi iliklerime kadar yayılmıştı. Kendimi adlandırdığım zehirli tohum tabirini hatırlıyordum ve bunun tam anlamıyla gerçekleştiğini düşünüyordum.

Şu an neredeydim, bilmiyordum. Gözlerimi açabilecek cesareti kendimde bulamamıştım. En son baygınken, diğerlerinin yanımda olduğuna emindim ve o kaybettiğim cesareti hemen bulabilmiştim. Ama şimdi onlar yoktu, benimse en yoğun hissettiğim şey karnımdan başlayan ve tüm bedenime yayılan yanma hissiyle karışmış acıydı.

Kalbimde başlayan yangın, önce ruhumu yakıyordu. Ve öfke, acıdan sonra geliyordu.

Balamir'e karşı içimde gittikçe büyüyen bir öfke vardı. Plana uymamıştı ve her şey birbirine karışmıştı. Zaten planda olmayan ışık patlamaları yaşamış ve bu zihnimizin durgunlaşmasına neden olmuştu. Üzerine plana uymaması ve Ka'ya saldırması ipin ucunu koparan son hamleydi. Aslında ona kızmamam gerektiğini de düşünüyordum çünkü kendini feda etmişti. Benim zincirlerim çözüldüğünde elektriğe maruz kalmayacağımı biliyordu ama yine de bunu yapmamalıydı. Işıl şu an ne haldeydi? En az benim kadar canı yandığına emindim. Zaten yaraları tazeydi ve şimdi üzerine yenileri eklenmişti.

Umutsuzluk, karnımda hissettiğim acıdan bile fazla yoğun bir kıvam almış ve ruhuma sıkıca sarılmıştı. Buradan çıkmak için hala bir şansımız olduğuna karşı olan inancım gittikçe aza inmeye başlamıştı. Gözlerimi yavaşça açtığımda, uzun süredir karanlığa alışmış gözlerim yoğun ışık yüzünden bir süre kısık kalmıştı.

Bir sandalyenin üzerinde oturur vaziyetteydim. Ellerim, sandalyenin arkasında bağlıydı. Ayaklarımı hareket ettirmeye çalıştım ama başaramadım. Tam karşımda Işıl'ın bahsettiği monitörler vardı. Etrafı inceleme fırsatını bulamadan, onun sesini duydum.

"Uyanık olduğunu biliyordum." Dedi. "Nefes alışverişlerin değişmişti. Ne zaman gözlerini açacaksın diye merak etmeye başlamıştım."

Tam arkamda adım sesleri duydum. Mekanik sesi kullanmamıştı ve Işıl'ın bahsettiği gibi ses tonu genç birine aitti.

"Sen kimsin?" Dedim cılız sesimle. Dudaklarım da damaklarım gibi kupkuruydu. Gözlerim karnıma indiğinde, kalbim korkuyla çarpmaya başladı. Üzerimde gömlek yoktu ve sadece iç çamaşırlarımlaydım. Göbek deliğimin biraz üzerinde dikiş izleri ve kurumuş kan lekeleri vardı. Acısız bir dikişti ama geride bıraktığı acılı iz, tarif edilemezdi.

Serpilemeyen TohumlarWhere stories live. Discover now