2. Bölüm - Tehlikeli yolculuk!

7.9K 599 3K
                                    

Duran araba bir süre sessizce bekledi, afallamış bir halde gözlerimi arabadan ayırmadan dikkatle bakmayı sürdürdüm. Derken içinden iki çocuk indi. Biri geride dururken diğeri yüzünde kendini beğenmiş ifadeyle gözlerini üzerime dikip bana doğru yürümeye başladı. 

"Merhaba güzelim." Gülümseyerek çenesiyle arabamı işaret etti. "Orada bir sorun varmış gibi görünüyor."

Temkinli bir ifadeyle cevap verdim. "Önemli bir şey yok, ben hallediyorum."

Neden bilmiyorum ama hem hareketlerinde hem bakışlarında hem de ses tonunda beni huzursuz eden bir şeyler vardı. Bir an yanıldığımı umut ederek yüzünde samimi olan ya da iyi niyete dair içten bir sıcaklığın izlerini aradım ama karşılaştığım tek ifade kötücül bir kibirdi. Kesinlikle kararımı vermiştim, çocuk pek tekin birine benzemiyordu ve içgüdülerim beni uyarmaya çoktan başlamıştı.

Güvenme, güvenme, güvenme...

Açık renk gözleri arabamın üzerinde gezinirken, "Yolda mı kaldın?" diye sordu ilgiyle.

Ne cevap versem bilemedim. "Sayılır," demekle yetindim. Fakat ağzımı kapattığım an itirafımdan pişmanlık duydum.

Tanrım ben nasıl bir aptaldım böyle, çocukta tekinsiz bir şeyler olduğunu hissettiğim halde bu tenha yerde neden kendimi ele veriyordum ki?

Arabalarına geri dönmelerini dileyerek elimdeki telefonu sallayıp görmesini sağladım. "Arkadaşımı aradım birazdan burada olacak, siz gidebilirsiniz, meşgul etmeyeyim ben sizi," diyerek yalan söyledim.

Sözlerimden etkilenmedi, "Senin için zamanım var," deyip bana doğru bir adım daha attı. "Ben Batu." Hafif bir baş hareketiyle arkadaşını gösterdi. "O da arkadaşım Cenk."

Cevap vermedim, zira bu çocuklardan nasıl kurtulabilirim diye kara kara düşünmekle meşguldüm.

Başını yana eğip bakışlarını ağır ağır bedenimde dolaştırdı, gözleri yüzümü bulunca, "Sen adını söylemeyecek misin?" diye sordu.

Kendimi durduramadan gerçek dudaklarımdan döküldü. "Ne gerek var?"

Dudakları yavaşça kıvrıldı, yüzünde çapkın bir gülümseme oluştu fakat gözlerindeki uğursuzluğu saklamakta yetersiz kalıyordu. "Senin gibi tatlı bir kızı tanımak istiyorum."

İçim ürperdi. Çaktırmadan boydan boya uzanan bomboş otoyola bakındım, ne sağ şeritten ne de sol şeritten gelen giden bir araba yoktu, yalnızca biz vardık ve artık ciddi ciddi korkmaya başlamıştım.

Elimden geldiğince korkuma direndim. "Lütfen gider misiniz?" dedim ciddi ve sert görünmeye gayret ederek.

Kaşlarını yukarı kaldırdı. "Bu kadar çabuk mu bizden kurtulmak istiyorsun, oysa biz sana yardım için durmuştuk."

Ya tabii! Eminim öyledir.

"Durmasaydınız," dedim mesafeli bir sesle. "Sizden yardım istemedim."

Kısa bir kahkaha attı. Cenk de gülüyordu.

Batu eğlenerek, "Yardım etmek için ısrar ediyorum," dedi pişkince.

"Neden bu ısrar?" diye sordum ona tepeden bir bakış atarak. "Nesin sen, kimsesiz otoyolların sadık tamircisi mi?"

Sırıttı. "Öyle denilebilir. Senin gibi zarif ve güzel bir kızın tamirat işleriyle uğraşmasına gönlüm razı gelmiyor."

Sırtımı dikleştirdim. "Sana fikrini sorduğumu hatırlamıyorum, ne ile uğraşmak istediğim beni ilgilendirir. Bu, bir araba da olabilir başka bir şey de."

EN ACI AŞKWhere stories live. Discover now