4. Bölüm - Siyahlı çocuk!

6.3K 539 4.3K
                                    

Siyahlı çocuğun ardından bakarak ihtiyatlı bir şekilde gidişini izledim. "Baksana..." diye seslendim utana sıkıla. "Servis hemen gelir mi?" Yanaklarımdaki kırmızılığın katlanarak arttığını hissedebiliyordum. "Bu ıssız yer beni korkutuyor da, daha fazla yalnız kalmak istemiyorum," diye mırıldandım.

Motoruna binip ayaklığını kaldırırken sakince omuz silkti. "Bir fikrim yok, belki bir saat sonra gelir." Kaskını eline aldığında bakışlarını benden çekmişti. Kaskı kontrol edercesine elinde evirip çevirdi, Batu'nun arabasına vurduğu için hasar gören yerleri inceledi. İşe yaramayacak halde olacak ki takmaktan vazgeçti.

Başımı öne doğru salladım. "Peki," derken tereddütle altdudağımı dişledim. "Buralarda taksi falan bulabilir miyim sence?"

Tekrar bana bakarken kaşlarını yukarı kaldırdı. "Taksi mi?" Sanki sorduğum soruyu fena halde garipsemişti.

Şimdi düşününce haklıydı doğrusu, cidden gariptim! Otoyolda taksinin ne işi olacaktı ki! Son birkaç dakikadır beynim neden çalışmayı bıraktı acaba, gerçekten merak ediyordum.

Aksi bir tavırla surat astım. "Pekâlâ tamam, anladım bulamam. Servisi beklemek zorundayım." Üzgünce iç çektim. "Umarım erken gelirler," diye fısıldadım çaresizce.

Çenesi gerildi. Kaşlarını çatarak bana upuzun gelen bir süre boyunca gözlerimin ta içine bakınca ürperdim. Varlığıyla bütünleşmiş ürkütücü karanlığı azar azar üzerime çöküyormuş gibi hissettim ama mücadele edip göz temasımızı kesmemek için direndim. Derken bakışları yumuşadı, sanki bir şeylere karar vermeye çalışıyor gibiydi ama çok da emin olamadım.

Derin bir nefes alıp yavaşça bıraktıktan sonra konuştu. "Ben de Antalya'ya gidiyorum. Seni gideceğin yere bırakabilirim." Tek kaşını kaldırıp sert sesiyle özellikle vurgu yaptı. "Tabii motor yolculuğunu tercih edersen."

Anında içim sıcacık bir hisle dolup taştı. Gözlerim neşeyle parladı. "Gerçekten mi?"

Sakince cevap verdi. "Evet. Eğer istersen benimle gelebilirsin."

Yerimde zıpladım. "Bu teklife hayır diyebileceğimi mi düşünüyorsun?" Kocaman gülümsedim. "Motosikletler hep ilgimi çekmiştir zaten. Daha önce hiç motora binmemiştim, bu acayip heyecanlı bir yolculuk olacak."

Neşem karşısında şaşırsa da ifadesiz durmaya devam etti.

"Hatta biliyor musun, benim bir defterim var!" dedim heyecanla. "Ölmeden önce mutlaka yapmam gerekenleri not ediyordum ve senin sayende bu maddelerden birini daha yerine getirmiş olacağım!"

Kaşlarını çattı, sanki hayatında gördüğü en garip kişiymişim gibi izliyordu beni.

"Defterime bakmak ister misin?" diye sordum hevesle. "İstersen sana gösterebilirim."

"Hayır," derken sesi katıydı.

Yüzümdeki gülümseme titredi, sanırım biraz sinirli bir yapıya sahipti. "Peki madem, o halde başka zaman..." Belli ki böyle şeylerden hoşlanmıyordu.

Başını hafifçe yana eğip arkasını işaret etti. "Atla."

"Tamam, hemen geliyorum." Hızla arabama dönüp çantamı kaptığım gibi omzuma taktım, arabayı kilitleyip emniyete aldım ve motora doğru sevinçle koşturdum.

"Çok havalı!" derken çoktan siyahlı çocuğun arkasına oturup yerleşmiştim bile. Motoru çalıştırmadan önce cevabını merak ettiğim bir soruyla başımı iyice eğip neşeyle yüzüne baktım. "Adın ne?"

"Ne?" Soruma hazırlıksız yakalanmışa benziyordu.

"Adını soruyorum, adın ne?"

"Hakan."

EN ACI AŞKWhere stories live. Discover now