3. bölüm

4.2K 167 15
                                    

Ertesi gün, Ahsen hocanın dersine kadar aklım hep o gün ilk dersimizde olanlardaydı. O an yeniden beynimde oynatılıp duruyor, benim yeniden utanmama sebep oluyordu. Muhtemelen Ahsen hoca hatırlamıyordu bile, ama ben yine de kafamı takmadan edemiyordum. Bütün gün hızla geçti, ve sıra Ahsen hocanın dersine geliverdi.

Geçen ders gösterdiği her hareketi çok dikkatle çalışmıştım. Madem ilk ders gözüne batmıştım, gözüne girmeyi de bilecektim. Herkes ısınırken, ben sınıfın bir köşesinde Ahsen hocanın çalışmamızı istediği ufak parçayı çalışmaya koyuldum. Yurt odamda ve boş sınıfta çalıştıklarım yetmemişti bana.

Yaklaşık on dakika sonra Ahsen hoca sınıfa girdiğinde, yerime hızlıca geçip Selin'in yanında hazır pozisyonda bekledim.

Ahsen hoca bugün dünkünden farklı, ama hemen hemen aynı havada bir eşofman takımı giymiş,
koyu kahve saçlarını dağınık bir topuza hapsetmişti. Birkaç tutam saçı bağımsızlıklarını ilan edercesine dışarı fırlamış olsa da, ahenkli durmayı başarıyorlardı.

"Umarım çok çalışmışsınızdır gençler, çünkü bugün hayatınızı değiştirecek bir açıklamam var." dedi sınıfa girer girmez.

Selin'le birbirimize kaçamak bir bakış attık. Yine başımıza ne iş açacaktı bu kadın acaba?

Ahsen hoca ağır adımlarla sınıfın ortasına yürüdü. Herkes meraklı gözlerle onu izlerken, o hiçbirine aldırış etmeden sanki inadına yavaş davranıyordu.
"Bu sene sonundaki gösterinin castingini ben üstleneceğim. Seçme falan olmayacak, tamamen benim dersimdeki başarınız ile seçileceksiniz."

İşte bu haber, benim sonumdu. Ahsen hoca zaten beni sevmiyordu, iyi bir rol almak için hiç şansım kalmamıştı.

Ahsen hocanın gözleri, tüm sınıfı taradıktan sonra beni buldu. "Dersime ne kadar özen gösterdiğiniz, azminiz ve performansınız önemli olacak. İsterseniz sınıftaki en iyi teknik dansçı olun, duygu ve karakter göstermezseniz başrolleri rüyanızda dahi göremezsiniz."
Bunu neden bana bakarak söylemişti bilmiyordum, ama rezalet bir rol alacağıma daha çok emin olmamı sağlamıştı.

Başımı öne eğip göz kontağımızı kestim, Ahsen hoca da eş zamanlı olarak ellerini çırptı. "Kaybedecek vakit yok, herkes yerlerine, dün bıraktığımız yerden devam ediyoruz."

Bütün ders boyunca, Ahsen hoca en çok beni düzeltti. Ne yaparsam yapayım, her hareketimde gözlerini üstümde hissettim. Her yaptığımda bir kusur buluyor, doğrusunu sınıftan göstermesini istiyordu. Özellikle Rüya'dan. Şimdiden benim arkaplan dansçısı, Rüya'nın da başrol olacağını anlamıştım.

Ahsen hoca ya bana takmıştı, ya da ben gerçekten berbat bir dansçıydım. Onca çalışmama karşılık bende sürekli bir hata görmesi özgüvenimi kırmıştı.

Ders çıkışı kendimi Selin'e söylenirken buldum. Bana endişelenmememi söylese bile, elimde değildi.

Kendimi gösterme hayalim, aptal bir hoca yüzünden suya düşmek üzereydi.

Önümüzdeki günlerde ekstra fazla çalışmış, Ahsen hoca ne isterse yapmıştım ama hiçbir zaman eleştirilerinden kurtulmaya yetmemişti. Her gün, sanki onca çalışmamı elimden alıp ayağıyla ezmekten zevk alırcasına, o inadına sakin çıkan ses tonuyla düzeltmişti beni. Ne zaman bu ders bende bir eksik bulamaz dediysem, beni haksız çıkartmış, sınıfın önünde yine bir kusurumu bulmuştu.

Tam bir umutsuz vakaydım, bu gidişle iyi bir role sahip olmam imkansızdı.

Böyle böyle hafta sonu gelmişti. Bu yoğun tempoya iki günlük ara vermek iyi gelse de, hafta sonlarını hiç sevmezdim. Buradaki herkesin haftasonları gidecek yerleri vardı. Kimisi ailelerinin evine gidiyor, kimisi arkadaşlarıyla geziyordu. Benim buradaki tek arkadaşım Selin'di, o da haftasonları ailesini ziyarete şehirin biraz dışındaki evine gidiyordu. Ben ise iki gün boyunca tek başıma kalıyordum. Bu çalışmak için boş stüdyolardan yararlanabileceğim anlamına gelse bile, koskoca okulda yapayalnız hissetmek pek iyi bir his sayılmazdı.

siyah kuğu (gxg)Where stories live. Discover now