14. bölüm

2.5K 139 56
                                    

selam !!!

iyi okumalar <33

☆☆☆

"Yani anlayacağın, senin de benimle gelmen gerekiyor." Selin ile telefonda konuşuyordum, haftasonu olduğu için. "Tay'a ve özellikle o Rüya'ya güvenmiyorum, kesin başıma bir iş getirir bunlar beni tek yakalarsa."

"Ama Tay senin partnerin! Yani, ben sana bile bile kötülük edeceğini sanmam. Bu onu da riske atar sonuçta." dedi Selin hattın diğer ucundan.

Oflayıp kendimi Ahsen'in yatağına attım. "Bilmiyorum, of, sadece benimle gelsen olmaz mı?"

"Tamam, tamam. Merak etme, gelirim. Hem bana da değişiklik olur."

"Teşekkür ederim Selin, ben sana konumu atarım. Akşam görüşürüz!" dedim ve kapattım.

Yatakta öylece bir süre tavanı izledikten sonra, kapının oradan gelen tıkırtılar ile doğrularak başımı o yöne çevirdim.

Ahsen kapıya yaslanmış, beni süzüyordu. Bugün haftasonu olduğundan, ikimizin de acelesi yoktu ilk defa, ve ne yalan söyleyeyim, Ahsen'i yalnızca iç çamaşırlarıyla evde dolanırken gördükçe keşke hiç okul olmasa diyordum.

"Arkadaşınla ufak dedikodunuzu bölmedim ya?" dedi Ahsen şakayla karışık.

Gülümsedim. "Hayır, ne dedikodusu..."

Ahsen, yaslandığı kapıdan çekilerek yavaşça yatakta yanıma geldi. Bir çırpıda beni kucağına çekince, boşluğuma gelerek bir inilti çıkardım.

"Emin misin, bana öğretmenlerinin dedikodusunu yapacak potansiyeliniz var gibi geldi, küçük hanım." diye fısıldadı Ahsen gözlerimin tam içine bakarak. Kucağında kıpırdanıp kaçmaya çalıştım, ama Ahsen ellerini bel çukuruma sabitlemişti bir kere.

"Senin arkandan konuşulursa kendim cevaplarını veririm, söz." dedim ben de alayla.

Ahsen dudağını ısırarak bana bakmaya devam etti. "Güzel bebeğim..." Alnıma verdiği öpücük ile kızararak başımı öne eğdim.
Bana verdiği bu yoğun sevgiyi kaldıracak kalp hala bende yoktu. Bu beni biraz korkutsa da, Ahsen'i herhangi bir şekilde asla bırakamazdım. Hoş, bu da beni daha çok korkuya itiyordu. Bütün bu düşüncelerin getirdiği aptallıkla, çocukça gelse de ona dönüp bir soru sordum.

"Ahsen... Benden bıkar mısın hiç?"

Bu sessiz sorum üzerine, Ahsen'in belimdeki ellerinden biri yanağıma dokundu. "Nereden çıktı bu şimdi?"

Omuz silktim. "Hiç, öylesine. Saçma zaten, boşver."

Ahsen, ellerini saçlarımın arasından geçirerek oynadı. "Hayır, değil bebeğim." Sanki doğru söyleyip söylemediğini anlamaya çalışırcasına yeniden gözlerine baktım. O ise konuşmaya devam etti. "Sen bıkacağım bir şey değilsin, Heves. Sıkıldığım için senden vazgeçmem."

"Ama... İlişkiler biter, değil mi? Öyle ya da böyle, er ya da geç... Bize de bir gün bu olmayacak mı?" diye sordum yeniden.

"Sana gelecekte neler olacağının garantisini veremem." dedi Ahsen, yumuşak bir tonda. "Ama şuan, içinde bulunduğumuz şu saniyede, geleceğimi de seninle geçirmek istiyorum. Sana hep ne diyorum ben, sonrasını düşünüp korktuğun sürece, anı yaşayamazsın. Bırak kendini, bugünün tadını korkusuzca çıkar. Kafanı sürekli ileride ne olur acaba diye yorduğun sürece, tamamen duygularını yaşayamazsın."

Başımla onayladım istemeyerek de olsa. Elimde değildi ki, takıyordum işte.

Ahsen, beni kucağına daha çok çekerek kollarımı boynuna dolamamı sağladı. Ona iyice yaklaştığımda, kafamı göğsüne gömdüm. Ahsen ise tatlı tatlı sırtımı sıvazladı, sanki rahatlamamı istermiş gibi. "Sorun yok, tamam mı? Bunları çok düşünmemelisin." diye mırıldandığında, yalnızca başımı gömdüğüm yerde salladım.

siyah kuğu (gxg)Where stories live. Discover now