18. bölüm

2.4K 137 24
                                    

İçimde hissettiğim korku, diğer bütün hislerimi gölgeliyordu sanki. Tam anlamıyla, her yönden batmıştık ve bunun yarattığı çaresizliğin altında ezilecek gibiydim.

Ahsen, bana bir şekilde yakalandığımızı söyledikten sonra doğruca beni evine getirmiş, bütün olayı anlatmıştı. Koltukta oturmuş, Ahsen'in sinirinden evin içinde volta atarak gezmesini izlerken, ağzımı açıp bir şey demeye çekiniyordum. Belli etmese de, sinirinin arasına gizlediği korkusunu görebiliyordum. O korku işini kaybetmekten mi geçiyordu, yoksa gösteride Rüya'yı başrol yapmak zorunda oluşundan mı bilmiyordum, ama bu ikisinden biriydi. Beni, bunun sonucu ne olursa olsun kaybedemezdi çünkü. Asıl korkması gereken kişi bendim, Ahsen'den başka kalacak kimsem olmadığı gibi, eğer okul bizi öğrenirse ve kovulursam bütün geleceğim kararırdı. Ofladım, ve gözlerimi hala ayakta dikilen Ahsen'den çektim.

''Ne düşünüyorsun?'' diye sordum sessizce.

''Seni.'' dedi bana bakarak.

Biraz afallamıştım, kaşlarım çatıldı. ''Beni mi?''

Ahsen, derin bir nefes çekip kendini benim karşımdaki koltuğa attı. ''Rüya dediği gibi o görüntüleri yönetim kuruluna verirse, bizi Filiz bile kurtaramaz. Blöf yaptığını düşünmüyorum, o rolü çok istiyor. Bu durumda tek çaremiz, ona istediğini vermek. Bunu yapacak olmaktan utansam bile, yapmamız gerek. Belki en azından ben başka bir şey düşünene kadar...''

Ahsen'in bu düşünceli tavrından kafasında bir plan kurmaya çabaladığını anlamıştım. ''Ben sorun etmem, Ahsen. Bırak başrol o olsun. Senden değerli değil, seni kaybetmekten değerli değil.''

Ahsen'in bana yorgun bakışlarını görünce, dayanamayıp ayağa kalktım ve yanına gittim. Koltukta önünde çöküp başımı hafifçe dizlerine dayadım. "Çok yükleniyorsun kendine.." diye mırıldandım. Ahsen, sözlerle cevap vermek yerine ellerini saçlarımın arasından geçirdi. "Bırak rolü alsın Rüya. Gerçekten önemli değil, söz veriyorum." dedim ona bakarak.

Ahsen iç geçirip saçlarımdaki elini çeneme getirdi okşayarak. "Rüya bana istediğimi veremez. Her şey mahvolacak, bütün emeklerim, senin emeklerin de dahil boşa çıkacak. Bunu düşündükçe çok sinirleniyorum." dedi sessizce. "Elimden bir şey gelmemesine daha çok sinirleniyorum. Fazla rahat davrandım, bu tarz bir şeyin olacağını tahmin etmem gerekirdi."

"Senin suçun değil ki, nereden bilelim Rüya'nın bizi dikizlediğini?" diye onu teselli etmeye çalıştım.

Ahsen, başını iki yana salladı. "Hayır, tamamen benim aptallığım. Sınırları zorladık, bunu yapmak hataydı. Şimdi sen de yanmak zorundasın..." Çenemdeki eli gevşeyince, usulca yerimden kalkıp kucağına tırmandım. Üstüne ağırlığımı hafifçe vererek oturunca, Ahsen de oturduğu yerde kaykılıp başını koltuğa yaslamıştı. Başımı onun açıkta kalan boynuna gömdüm ve kokusunu içime çektim. Tüm korkum birden azalırken, aklımda kalan tek düşünce Ahsen'di. Kendine çok haksızlık ediyordu ve oldukça stresli olduğunu biliyordum. Onu rahatlatmak istesem de nasıl yapacağımı bilememek beni üzüyordu.

"Ahsen, söz veriyorum halledeceğiz bir şekilde. Ne olur kendini sıkma artık. Yeterince yorgunsun zaten son zamanlarda olanlardan, bir de bu... Of, tam zamanını buldu." diye söylendim. Ahsen'den hala çok tepki alamayınca, onu düşüncelerinden uzaklaştırmak adına aklıma sadece tek bir şey gelmişti.

Kafamı hafifçe kaldırarak boynuna dudaklarımı bastırdım. Ufak ufak emerken, Ahsen'in sıklaşan nefesi amacıma ulaştığımın habercisiydi.
"Hey, ne yaptığını sanıyorsun?" diye gülerek sorduğunda, ben de sırıttım.

Kulağına yaklaşıp, "Seni rahatlatıyorum." diye fısıldadım. Tay ile olan şeylerden sonra hiç dokunmamıştık birbirimize, muhtemelen rahatsız olmamdan korkup hiç bana o şekilde yaklaşmamıştı. Kendimi yeterince iyi hissediyordum ve Ahsen'i biraz olsun stresten uzaklaştırmak için her şeyi yapabilirdim.

Yeniden boynuna yönelip emmeye başladığımda, Ahsen sessizce inleyerek ellerini kalçalarıma attı otomatikman.
"Bunu şimdi yapmak istediğine emin misin, kızım?" diye sordu kalçalarımı ovarken.

"Çok bile bekledim, seni özledim." diye fısıldadım ve son kez boynunu öperek yukarı çıktım. Yüzümü yüzüne denk getirdiğimde, açlıkla dudaklarına kapandım ve onu öptüm. Ahsen'in sert karşılıkları, onun da ne kadar beni özlediğinin güzel bir kanıtıydı. Kalçalarımdaki ellerinin etkisiyle ağzımdan iniltiler kaçıp onun dudaklarında yok oluyordu.
Nefessiz kaldığımızda geri çekildik ve o tanıdık, koyulaşmış mavilerine baktım uzun uzun.

"Sence de şuan daha büyük dertlerimiz yok mu?" diye fısıldadığında, başımı iki yana salladım.

"Yapabileceğimiz tek şey, rolü ona vermek ve hayatımıza bakmak. Benim şuanki en büyük derdim seni rahatlatmak Ahsen." bunları söylerken kendimi hafifçe ona bastırdım.

Ahsen, başını koltuğa yatırarak gözlerini kapattı. "Heves..."

Gülümseyerek boynuna yeniden bir öpücük kondurdum ve vücudumu aşağıya kaydırdım. Ellerimi tişortundan içeriye sokarak sütyeninin kopçasını açtım ve iki kumaş parçasından da bir çırpıda kurtuldum. Önüme çıkan göğüslerine ağzımı dayayarak dilimi ucunda gezdirdim, bu yaptığım şeye tepki olarak sert bir şekilde tuttuğu nefesi bıraktı. Tahrik olması, bana böyle tepkiler vermesi bacaklarımın arasını ıslatırken, dudaklarım hala göğsündeydi. Boştaki elimi pantolonundan içeri soktum. Ellerim çamaşırının üstünden onu okşadığında, yeniden kıpırdanarak adımı inledi. Dudaklarımı vücudundan ayırmadan daha da aşağı kayarak yere oturdum. Ellerim pantolonunun düğmelerine gittiğinde, ellerimi tutarak beni durdurdu.

"Güzelim, gerçekten iyi olduğuna emin misin?" diye sordu gözlerime bakarak.

"İyiyim, sadece seni iyi hissettirmek istiyorum." diye yanıtladığımda, gülümsedi.

"Kızım, sadece beni iyi hissettirmek için henüz hazır olmadığın bir şey yapma." dedi ve eliyle başımı okşadı. "Beni memnun etmek için zevk vermene gerek yok. Sadece sana sarılsam da rahatlayabilirim, anlaştık mı? Gerçekten hazır değilsen hiçbir şey yapmanı istemiyorum."

Bu halde bile beni düşünmesi içimi ısıtırken, yine de başımı iki yana salladım. "Beni kötü yapan tek şey, seni özlemiş olmak şuan. O yüzden seni rahatlatmama izin ver, lütfen."

Ahsen'in hafif endişe içeren gözleri, birden sertleşmiş, o çok iyi bildiğim alaycı bakışa yerini vermişti. "Bana zevk vermek için yalvarman hoşuma gitti, küçük."

Hoşuna gittiğini bildiğimden sırıttım. "Lütfen, izin ver seni rahatlatayım Ahsen, yalvarırım.." diye yeniden yalvardım bu sefer sahte bir dramatiklikle. Ahsen bana ufak bir kahkaha bahşederek başını iki yana salladı.

"Gerçekten de arsızın tekisin..." Elini yanağıma götürerek okşadıktan sonra dudaklarımda gezindi baş parmağı. Dudaklarımı aralayıp ona geçiş verdim, ağzıma ittiği parmağı dilimle kavrayarak emdim.

"Bir mahsuru mu var ki?" diye sordum gülümseyerek. Az önce dudağımdan çektiği elini sertçe saçlarıma götürerek çekiştirdiğinde, onu rahatlatma teklifimi kabul edeceğini anlamıştım. Sırıtarak bakışlarımı yeniden pantolonuna getirerek aşağı çektim. O da kendini yukarı kaldırarak bana yardımcı oldu. İç çamaşırı, pantolonuna dolanarak yeri boylamış, beni doğrudan kadınlığı ile karşılaştırmıştı.

"Göster bakalım kendini, bebeğim." diye fısıldadı Ahsen.

Aksini yapmaya niyetim yoktu zaten.

☆☆☆

selam. çok geç geldi biliyorum ama kötü bir dönem be ayrılık yaşadım. sevgilimden ayrılmışken de böyle hikayeler yazasım gelmedi, takdir edersiniz. neyse, geri döndüm sanırım. kısa bölümü de mazur görün bekletmemek için kısa bıraktım <3

siyah kuğu (gxg)Onde histórias criam vida. Descubra agora