23. Bölüm: Onun İçin

506 37 74
                                    

Hayat ne kadar da acımasız, öyle değil mi? Sizin en derin yaralarınızı bilen insanlarla dolu. Bunu kullanan insanlarla. Hiçkimsenin bir şey bilmediğini düşünürken aslında herkesin her şeyi bilmesi çok can sıkıcı. Gerçekten tüm yaralarımız çok mu belli oluyor? Herkes kolayca öğrenebiliyor mu bu yaraları? Nasıl böyle davranırken acımıyor ki içleri? Ben böyle kötü olamıyorum. İnsanların nasıl kötü olabildiklerini de anlamıyorum. Evet, sanırım uzaylıyım.

Karşımda duran Uğur Beye baktım. Çınar'ın babası... O olmasa muhtemelen yine bu adamların elindeydim. Beni nasıl bulduğu ise büyük bir merak sorusuydu. Görevlinin ön koltuktan uzattığı sudan bir yudum alıp pet bardağı geri uzattım. "Teşekkürler." dedikten sonra Uğur Beye döndüm. "Beni nasıl buldunuz?"

Bana döndü. "Şanslıydın. Okula geliyordum, silah seslerini duymasak buraya doğru da gelmezdik. Asıl sen söyle. Neler oluyor böyle?"

Merakla kaşlarımı kaldırdım. "Silahlarla gelen siz değil miydiniz yani?"

Başını sağa sola salladı. "Hayır. Of... Ali çek arabayı kenara."

Öndeki şoför yanıtladı. "Peki efendim."

Araba dururken Uğur Bey arabadan indi, arkasından ben de indim. Epeyce uzaklaşmıştık. Deniz'in önünde durmuştuk. Yürüyüş yapan insanlar, köpek gezdiren gençler, balık tutan amcalar... Hayatları ne kadar da güzel aslında öyle değil mi? Belki onlar için rutin şeyler ama bu rutinler bile o kadar değerli ki. Ne yazık ki biz insanlar kaybetmeden anlayamıyoruz.

Uğur Bey bir bankın önünde durduğunda eli ile işaret etti. "Gel kızım, otur."

İşaret ettiği yere oturdum. O da yanıma geçti. Bir süre sessiz kaldıktan sonra konuşmaya başladı. "Bu adamları hatırlıyorum. Olayın Çınarla bir ilgisi var, değil mi?"

Başımı salladım. "Evet. Ortadaki koz da benim."

Uğur Bey soran gözlerle bana döndü. "Daha açık konuşur musun?"

Başımı salladım. "Çınar'dan intikam almaya çalışıyorlar. Kozları da şu an benim."

Kaşlarını kaldırdı. "Ersin miydi ismi?"

"Evet."

Uğur Bey başını salladı. "Onlar fırsat kolluyordu zaten. Çınar'ın birini sevmesini bekliyorlardı. Ve sonunda oldu." dedi ve derin bir nefes alıp devam etti. "Bak kızım. Bu adamların ne kadar tehlikeli olabildiğini görüyorsun değil mi?"

Başımı salladım. "Evet."

"Ben Çınar'a zarar gelmesini istemiyorum. Bu adamlar seninle olduğunu düşündüğü sürece yakasından düşmeyecek."

Yutkundum. "Yani?"

"Yani... Senden rica ediyorum. Oğlumu biraz seviyorsan, ondan uzak dur. Sen yanında olduğun sürece tehlikede. Hep bu kadar şanslı olmayabilirsiniz, sizi kurtaran bi araba önünüze çıkmayabilir. Ben birini daha toprağa veremem. Beni anlıyorsun değil mi?"

Gözlerim dolarken sessiz kaldım. Gözlerimi denize çevirdim. Babası resmen benim ondan uzak durmamı istiyordu. Çınar olmadan yaşamamı istiyordu. Ben onunla hayata tutunmuşken şimdi nasıl bırakabilirdim ki? Çınarı bırakmak demek hepsini bırakmak demekti. Çınarı bırakınca Denizi, Keremi, Savaşı da bırakacaktım. Hepsini bırakmış olacaktım. Ben bunu nasıl yapabilirim ki?

"Canı tehlikede. Hep bu korkuyla duramam. Babayım ben, bir baba buna nasıl dayanabilir ki? Anlıyor musun beni?"

"Anlayabilmeyi çok isterdim."

"Bak Selin. Onlarla yaşıyorsun biliyorum, ev ihtiyacın varsa hemen karşılayabilirim. Ondan uzak dur dedim diye sokağa atamam seni-" derken sözünü kestim. "O sorun değil. Yaşayabilecek yer bulurum, asıl sorun yaşayabileceğim bir ruh bulmak. Benden bunu bırakmamı istiyorsunuz."

KARANLIK ÖĞRENCİजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें