35. Bölüm

3.7K 419 172
                                    

Keyifli okumalar

"Hoş geldiniz majesteleri, kusura bakmayın heyecandan vakit geçsin diye biraz dolaşmıştım. Sizi layıkıyla karşılayamadım." Narin sesiyle konuşurken kafasını kaldıran kıza baktığımda istemsizce kaşlarım çatıldı. Bu kızı hayatımda ilk defa görsem de bende tuhaf bir irkilme yaşatmıştı. Aşırı yabancı olan kız sanki bir o kadar da tanıdıktı...

"Aynı kara parçasına sahip olarak sizleri daha yakından tanımak istedik. Eskiden atalarımız birlik ve beraberlik içinde uyum sağlıyordu. Onların torunları olarak düşmanlığa gerek olmadığını düşünüyoruz." Dougal'ın sözleriyle leydi Estelle, kafasını kaldırıp Dougal'a kısa bir bakış atarak hafif tebessüm etti. Her hareketini takip ettiğim tatlı kızın gülümsemesi bile bana tanıdık geliyordu. Hayır bu kızı daha önce hayatımda hiç görmemiştim. Büyük ihtimal ya birine benzetiyorum, ya da tarih kitaplarında görmüş olmalıydım çünkü başka açıklaması olamazdı. 

"Kraliçem, sizler de hoş geldiniz" Bana hitaben konuşup yüzünü bana çevirdiği an göz göze geldiğimiz kızın gözleri anlık irileşti. Yüz yüze geldiğimizde simamız biraz olsun benziyordu ancak çok da bir benzerlik yoktu. Kızın boyu benden daha uzun, saçları benden daha koyu ve dalgalı, göz rengi sıradan bir kahverengi olmasına rağmen benim gibi iri ve hafif çekikti. Yüz hatlarımızda ufak benzerlikler vardı sadece. Benim göz rengim çok açık bir kahverengi, hatta Alanna ve Dougal'ın tabiriyle balın üst katmanının rengiydi yani güneşte sarıya kaçan bir tonu vardı. Ayrıca saçlarımın hâlâ uçlarında olan sarı ışıltılarım ile diplerden gelen kumral tonlarımla oldukça farklı duruyorduk. Yine de bakışlarımızı birkaç saniye birbirimizden ayırmadan incelemiştik.

"Ayakta kaldık lütfen saraya buyrun" Lord Jack araya girip bakışmamızı bölerken Emir ve Rob'un hareketleri ile varlıkları bana kendini hatırlattı.

"Askerleriniz için kalacak yerler ayarlandı" Diye devam eden Jack, Emir ve Rob'a bakarken Dougal araya girdi.

"Lord Emir, kraliçemin erkek kardeşi. Rob ise hem komutanım hem manevi kardeşimiz. Bizimle birlikte gelen savaşçılardan ayrı olarak bizimle birlikte kalacaklar" Dougal'ın açıklamasıyla Jack'in bakışları Emir de durdu.

"Elbette, sizinle de tanıştığıma memnun oldum Lord Emir, askeri becerilerinizin ünü ülkemize kadar geldi" Emir kaşlarını çatarken ciddi bir ifadeye bürünmüştü.

"Biraz abartmışlar lordum. Kendimi koruyacak kadar ufak becerilere sahibim  sıradan her insan gibi" Emir'in sözleriyle Jack'in yüzünde çok minik bir tebessüm oluştu. Sinsi bir tebessümdü bu. Sanki yalan söylediğini biliyorum kasma bakışıydı ama buna rağmen centilmenliğini bozmadan kafasını öne eğerek eliyle sarayın yolunu işaret etti. Emir'in yanımdan geçerken bana attığı anlamlı bakışlarla aynı şeyi düşündüğümüzü anladım. Emir'in savaş becerilerini kimse bilmezdi. Bilen kişiler klandaki savaşçılarımız asla laf çıkartmazdı. Emir'le birebir karşı karşıya gelmiş kişiler de çoktan nefes almıyor olurdu. Buraya, Galler'e, Galler lorduna Emir'in savaş becerilerinin namının gelmesi kafamda bir yerlere iğne batırmaya başlamıştı bile. Saraya adım attığım her saniye istemsiz diken üzerinde olacağa benziyordum. Biz bu Jack William hakkında çok bilgiye sahip olmasak bile onun için durum tam tersi gibi duruyordu.

Saray diye hitap ettikleri binaya girdiğimizde, hayatımda müzeler ve değiştirilmiş tarihi eserler dışında gerçek, yaşanan bir saray görmemenin merakıyla incelemeye başladım. Daha kapıdan girer girmez saraydaki tüm hzmetliler tek sıra halinde dizilmiş bizi selamlamıştı. İçlerinden orta yaşlarda bir erkek, kahya havası verirken diğerlerinden bir adım önde durarak kafasını öne eğmişti.

Kahya gibi davranan orta yaşlı adamın asaleti ve otoritesi etrafındaki herkesi etkisi altına almış gibiydi. Gözleri, derin bir bilgelik ve deneyimle doluydu, sanki yılların getirdiği tecrübeleri her bir kırışıklığında saklıyordu. Lord Jack'in işaretiyle, diğer hizmetliler sessizce geri çekildi, bize yol vererek ilerlememizi sağladılar.

TUĞRA [İNVERNESS 1]Where stories live. Discover now