14. Bölüm

6.7K 542 230
                                    

Bu kitapta geçen kişi ve olaylar hayal ürünü olup tarihle bir alakası yoktur. Bazı şahıs isimleri tarihtekiyle uysa da gelişen olaylar farklılık göstermektedir.


Keyifli okumalar

"Burada neler oluyor?"

"Alana biz..." cümlemi tamamlayamamın sebebi Dougal'ın araya girmeseydi. "Çalışma odamda beni bekle" Alana'ya söylediği sözler sert çıksa da bana bakarken gözleri hâlâ parlaklığını koruyordu. Abisinin sözlerini duyup ikiletmeden dışarı çıkan Alana'nın muzipçe gülümsediğini yakalamıştım. Onun çıkmasıyla ayağa fırladığımda üzerimdeki havluyu sıkı sıkıya tutuyordum.

"Ayakta kalma hastasın" bir anda yanımda belirip beni yine kucağına almıştı. Tekrar yatağa yatırdığında Alana'nın gelmesiyle az önceki büyülü yakınlığımızın kaybolduğunu düşünerek yanılmıştım çünkü ona karşı hâlâ çekimim devam ediyordu. Eğilip alnıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra bakışlarını vücuduma değdirmeden gözlerimi izledi.

"Şifacı arkadaşını buraya çağıracağım."cümlesi bitince vücuduma  muzipçe bakarak ayağa kalktı ardından kapıya yürüdü. Gitsin istemiyordum ama şu an bunu asla söyleyecek cesaretim yoktu. Beni daha fazla yanlış anlasın istemiyordum.

"Emir'i de çağır lütfen" sözlerim üzerine duraksayan Dougal yavaşça bana döndü. Gitmekten vaz mı geçti acaba diye sevinirken bakışlarının sert, kaşlarının çatık olduğunu gördüm.

"Tamam, kardeşin de gelsin" Ses tonuda yüz hatları gibi sertti. Cevabımı beklemeden odadan çıkınca kapanan kapının arkasından bakakaldım.

DOUGAL

Yaşadıklarım gerçek olamazdı!

Tuğra'nın odasına sadece ona bakmaya gelmiştim. Connor'un onu kaçırmasından sonra gözümün önünden ayırmak istemiyordum. Tanrılar aşkına sadece iyi olup olmadığını soracaktım ancak üzerinde sadece havluyla gözleri kapalı yatağında oturmuş beni bekliyor gibi öylece duruyordu. Onu öyle gördüğüm ân aklımı kaçırıp onursuz bir hareket yapmamak adına odanın duvarlarındaki boya geçişlerini izlemiştim. Konuştuğu an istemsiz ona dönünce, gözlerim açıkta kalan göğüs çizgisine kaymış ve ardından bakışlarımı hızla tavana çevirmiştim.

Gerçekten onu öpmeyi deli gibi istesem de kendimi durduramayacak kadar yeni yetme değildim.

Ya da ben öyle sanıyordum.

O dolgun dudaklarıyla adımı fısıldadığı an cehennemde yanmayı göze alarak kendimi kaybetmiştim. Yine de sadece tek bir öpücük olacak diye düşünüp son kalan onur kırıntımı korumaya çalışmıştım.

Tuğra'dan beklemediğim hareketle üzerime çıktığında ise gözüme perde inmiş gibi hissediyordum.

Aylardır içten içe bunu arzuluyordum ve imkansız dediğim hayalim gerçek olmuş gibi hissediyordum. Onu öpmek o kadar doğal gelmişti ki sanki yıllardır özlem duyduğum bir şeye kavuşmuş gibi hissetmiştim. Bütün hissetmiştim.

O benimdi. Ben bunu zaten kendi içimde kabul etmiştim. O beni asla istemese de buradan gitse de o hep benim kalacaktı.

O bunu bilmese de...

Ancak kader ilk defa yüzüme gülmüş ve isteğime karşılık bulabilmiştim.

Yaşadığım sihirli ânlardan uyanmam ise sevgili kız kardeşimin odaya adeta dalmasıyla gerçekleşmişti.

Tuğra hasta olmuştu.

Belki de bilinçsiz bir şekilde bana karşılık vermişti ve bunu gerçekten istememişti. İçten içe karşılık aldığıma sevindiğim için kendime deli gibi kızmış ve bütün kalbimi öfke kaplamıştı. Bu öfke bir tek kendimeydi. Tuğra, lanet olası hasta olmuştu ve ben aşağılık bir adam gibi bunu kullanıp onunla yakınlaşmıştım, buna izin vermiştim.

TUĞRA [İNVERNESS 1]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin