29. Bölüm

5.1K 611 266
                                    

Keyifli okumalar☘️

"Tuğra uyan!" Gözlerimi hızla açtığımda bir an nerede olduğumu algılayamadan etrafıma göz gezdirdim. Mcarty'in kalesinde olduğumuz aklıma geldiğinde beni uyandıran Emir'e bıkkın bakışlarla karşılık verip yatakta arkamı dönüp uyumaya devam etmek için gözlerimi kapattım. Gece geç yatmıştık ve gerçekten çok yorgundum.

"Kızım kime diyorum kalksana kıyamet kopuyor aşağıda" Emir'in sözleriyle gözlerimi hızla aralayıp yatakta doğruldum. Bir elimle gözümü ovuştururken uyku mahmurluğunu yaşıyordum.

"Uyandırmak için şakalarından birini yapıyorsan..." dedim ancak Emir'in yüzündeki ifade oldukça ciddiydi.

"Valla şaka değil bu sefer, kalk kalk." Aklıma gelen senaryolarla yorganı üzerimden atarak ayağa kalktım. Dünkü pantolonumu ve gömleğimi giyerken üzerimde sadece şortum ve siyah atletim vardı.

"Al bıçağın burada" Emir'in yastığın kenarından çıkartıp uzattığı bıçağımı almadan son düğmemi de ilikleyip bıçağı belimdeki kayışa geçirdim. Kapıya birlikte ilerlerken, "Sorun ne?" Diye sordum.

"Klandaki birçok halk az önce toplanarak kalenin önüne geldiler. Hanımımızı görmek istiyoruz diyorlar. Dougal'ın savaşçıları onları tutuyor ama çok kalabalıklar." Bir bu eksikti!

Kafamı sallayarak merdivenlere yöneldiğimizde Dougal'ın sinirli sesini duyuyordum. Aşağıya indiğimizde kapıya doğru yürürken ses daha da yakınlaşmıştı. Tamamen dış kapıya geldiğimizde halktan bazı insanların sinirli sesleri de yükseliyordu.

Tamamen dışarı çıktığımız an halk arasında çoğu göz üzerimize döndü. Dougal, "O kadın klanı terkederek kaçtı. Benim aileme zarar vermeye çalıştı. Cezasını kendi ellerimle vereceğim!" Demişti. Ses tonu herkesin duyabileceği kadar yüksek olmasına rağmen korkutucu bir etkiye de sahipti.

"Emily Mcarty bizim halkımızdandır."

"Hanımımızı bağışlayın!"

"Bir canımız kaldı almadığınız."

Halk arasında dikkatimi çeken bu sözlerle yerimde kasıldım. Bu insanlar Dougal'ı gerçekten benimsememiş, onu, evlerini katletmiş bir barbar olarak görüyorlardı. Bu korkuya rağmen toplanarak karşısına çıkmaya cesaret edebilmeleri ise takdire şayandı.

Dougal'a döndüğümde gözlerindeki hüznü farketsem de suratı dümdüz bir ifadeyle bakıyordu. Sesler o kadar artmış ve karışmıştı ki artık kimin ne söylediğini anlayamıyorduk. Dougal'ın hemen yanında Oliver ise oldukça öfkeli duruyor, öldürecek gibi insanları izliyordu.

"Yeter!" Kendimden beklemediğim bir güçle çıkan sesimle Dougal'ın ve diğer herkesin bakışları bana döndüğünde halk arasındaki sesler de kesilmişti. Burada kimse beni tanımıyordu ve benden az önceki gibi bir çıkış beklemiyordu.

Sessizlikten faydalanıp, "ben Kurt klanı varisi Tuğra Kurt. Beni dinlemenizi istiyorum. Bu şekilde kimse anlaşamaz. Hepinizin şikayetleri ve söylemek istedikleri olduğunu tahmin edebiliyorum. Buraya geliş amacınız sadece Emily olmasa gerek. Belki de sizin için bu olay son patlama noktası olmuştur. Bu sebeple tam bir saat sonra herkesi sırayla ve tek tek dinlemeye alacağız. Kendi içinizde bir sıra oluşturup kalede misafirimiz olacaksınız. Reisiniz Büyük Dougal sizi dinleyecektir." Son cümlede Dougal ile göz göze gelince ona onaylıyor musun? bakışı atmıştım. Anlamış olacak ki kafasını sallayarak insanlara geri döndü.

"Leydi Tuğra'nın dediği gibi hepinizle tek tek görüşmek isterim. Bana çekinmeden her sıkıntınızı söyleyebilirsiniz. Savaş alanında beni merhametsiz olarak bilseniz de halkımın sorunlarına genel bir bakış açısıyla yaklaşacağıma emin olabilirsiniz. Dinleme ve çözüm bulma esnasında sevgili leydi Tuğra ve kardeşi Emir de tarafsız bir şekilde yanımızda olacaktır." Dougal da son cümlede bize baktığında gülümsememi bastırarak kafamı sallamıştım. Dougal, insanlara arkasını dönüp içeriye geçmeden önce elini uzatıp benim geçmemi beklemişti.

TUĞRA [İNVERNESS 1]Where stories live. Discover now