24. Bölüm

5K 529 225
                                    

Keyifli okumalar🤍

.

Melek

Çalışma odasından çıkan Tuğra'nın peşinden giden Dougal'dan sonra kısa bir an sessizlik oluşmuştu. Alanna'yla göz göze geldiğimde onun abisinin arkasından kaşlarını çattığını gördüm. Ewan'da, Emir denilen askere sert bakışlar atıyordu.

"Benim ismimi bile bildi!" Diyerek kapının önünde bekleyen Fran'a döndü Ewan'ın bakışları. Daha fazla burada durmak istememiş gibi ayağa kalktığında kimseye bir daha bakmadan odadan dışarıya çıktı. Fran, kendi kendine konuşmuş gibi olunca bozulup sustu ve dik bir şekilde durmaya devam etti.

"Bu olanlara gerçekten inanamıyorum." Rob'a doğru bakarak konuşan Alanna ile Emir hızla kafasını kaldırıp ona bakmıştı. Tek kaşını kaldıran Emir, bir şey demeden bana dönmüştü.

"Beni gerçekten tanımıyor musun?" Diye sordu. Kafamı iki yana sallarken devam etti.

"Albay Hamdi Pınar, Tuğra kaybolduktan sonra arama kurtarma görevi başlattı. Bizim Pençe timi ile sizin JÖH bölüğü, ortak operasyon düzenledik. Helikopterden karargaha geldiğiniz an beni gördün ancak ilk sohbetimiz helikopterde oldu." Kafamı iki yana sallarken düşüncelerimi tekrar o operasyon gününe götürdüm. Karargaha geldikten sonrası zihnimde bölük pörçüktü. Bir timle birlikte olduğumuzu biliyordum ancak o timi hatırlayamıyordum. Elimi alnıma koyarak daha fazla düşünmeye çalıştım ama yoktu, bomboştu. Zihnimde timdeki askerlerin yüzleri de isimleri de silinikti. Zaten geceydi ve yuzlerinde bereler vardı. Tek bildiğim mağaranın oraya geldiğim ve askere ait kan izi bularak kendimi havuza soktuğum kısımdı.

"Beni hâlâ arıyorlar mı?" Diye sordum Emir'e cevap olarak. Kafasını iki yana sallarken arkasına yaslanarak derin bir nefes verdi.

"Üçümüz de şehit olarak kayıtlara geçmişiz. Bizim gidişimizle ortalık karıştı. Onlara Meksika'ya kaçırıldığımızı söyledik. Tim komutanımız Göktürk Timur, bir kılıf uydurarak işin üstünü kapattı ancak askerliğimiz pasif hale geldi. Senin nerede olduğunu bilmediğimizi söylemiştik." Emir'in sözleriyle aklıma kız kardeşim gelerek gözlerimi sıkıca yumdum. Kim bilir nasıl perişan olmuşlardı. Bencillik yaparak onları düşünmeden burada kalmaya karar vermiştim ancak Emir'lerin giderek ne kadar doğru bir karar verdiklerini şimdi daha iyi anlıyordum.

"Peki şimdi ne yapacaksınız?" Diye sordum hem Emir'e hem Rob'a bakarak. Emir'in kırgın bakışlarını yakaladığımda anlık ifadesini düzelterek sahte bir tebessüm sundu. Onu hatırlamadığım için mi bozulmuştu?

"Tuğra gideceğiz dedi. Rob, sen de eşyalarını al istersen." Emir bana bakmadan cevap verirken Rob ayağa kalkıp kapıya yönelmişti ki kapı ondan önce açılıp Tuğra içeriye geri geldi. Yüz ifadesi az öncekine biraz daha iyi gibi duruyordu. Göz göze geldiğimizde silik bir tebessüm bile etmişti bana. Dougal'la acaba ne konuşmuşlardı?

"Bir süre burada kalalım mı? Yarın albay gelecekmiş onunla görüşür konuşuruz. Hem belki bir şekilde hafızaları yerine gelir?" Tuğra son cümleyi söylerken bir bana bir Alanna'ya bakmıştı ancak Alanna yüzünü buruşturup ayağa kalkınca, Tuğra'nın ifadesi anında bozularak suratını astı.

"Hatırlanacak ne olacaksa? Bu saçmalığa beni inandıramazsınız!" Alanna, sözlerini ortaya söyleyip bir hışımla kapıdan dışarıya çıktı. Kapıyı arkasından gürültüyle kapatınca, geride iğne atsan yere düşme sesi çıkacak bir sessizlik oluştu. Emir'in de suratı bozulduğunda ayağa kalkıp anında Tuğra'yla sarıldılar.

"Bu saçmalığa katlanıp kendimizi üzmenin anlamı yok Tuğra. Bir an önce defolalım şuradan" Rob'da ayağa kalınca bir film izler gibi onları izliyordum. Ne ara bu kadar bağlanmıştı bunlar. Rob ki sessiz, kendi halinde, insan sevmeyen bir adamdı!

TUĞRA [İNVERNESS 1]Where stories live. Discover now