39. Bölüm

3.1K 417 131
                                    

Keyifli okumalar💛

Heyecan; Göğsümdeki ritmik atışlar adeta bir orkestranın gizemli şefiyle uyum içinde çalışırken, bedenimi derin bir coşku ve merak dalgası sarıyordu. Nefesim hızla alınıp verilirken, her solukla heyecan, ruhumu bir serüvenin kollarına bırakıyordu. Kalbim, sakin denizlerin kıyısında değil fırtınalı okyanusun ortasında atıyor gibi hissediyordum; her vuruşu, bir sonraki sayfanın dönülmesini heyecanla bekliyor gibi. Gözlerim, bilinmezliğin gizemli sisine doğru yol alırken, içimdeki heyecanın beni nereye götüreceğini merakla keşfetmeye hazırdım.

25 yıl boyunca bilinmezlikle örülü bir dünyada yolculuk ederken, içimdeki boşluk adeta bir kuyunun derinliklerinde kaybolmuştu. Ancak şimdi öz ailemi bulmanın verdiği şaşkınlık ve gerilimle, içimdeki bu boşluk birdenbire bir bütün haline dönüşmeye başladı. Kalbim, uzun zamandır süren bir özlemle dolup taşarken, geçmişimle yeniden bağlantı kurmanın getirdiği duygusal bir fırtınanın ortasında buldum kendimi. Uzun yıllar boyunca hayalini kurduğum bu an şimdi gerçek olmuştu ve içimdeki sevinç, hüzün, korku ve umut dalgalarıyla dalgalanıyordu. Artık yıllar boyunca hasretini çektiğim ve akıbetini merak ettiğim ailemle yeniden bir araya gelmenin getirdiği duygularla dolup taşan bir denizin ortasındaydım. Bu merak içimdeki coşkulu bir keşif ruhuyla canlanırken, öz ailemin zorlu geçmişini keşfetmek için içimde bir alev gibi yanıyordu.

Mağaranın önünde atlara binip yola çıktığımızda kimse konuşmuyordu. Emir ve Melek benden uzakta duruyordu. Bir ara Emir ortadan kaybolmuş, ardından çalılıkların arasına sakladığımız çantalarımızla çıkagelmiş ve aynı sessizlikte atına binip Melek'in yanında yol almıştı. Dougal büyük siyah atı Gölge'nin üzerinde hemen arkamda otururken, şehzade Ali kendi adamlarının yanında ilerlemeye başlamıştı. Yolculuk başladığı andan itibaren üzerimde hissettiğim keskin bakışların onun ve adamlarının tarafından olduğunu biliyordum. Kimse işin aslını bilmediği için meraklı, tedirgin ve çekingen bir ifadeyle birlikte nereye gittiğimizi anlamaya çalışıyorlardı, buna rağmen hiçbiri şehzadeye soru sormaya cesaret edemiyordu; Zack bile...

Karanlık ormanın derinliklerinde ilerlerken içimdeki fırtınaları yatıştırmaya çalışıyordum. Dougal'ın yanımda olması bir yandan beni cesaretlendirirken diğer yandan da duyularımı daha da yoğunlaştırıyor ve savaşın getirdiği gerilimle dolu ormanın sessizliği arasında gidip geliyordu. Melek ve Emir'in bu ortamda olması ise bir yandan güvende hissettirirken diğer yandan da içimdeki karmaşayı daha da artırıyordu. Emir'e anlatmamıştım. Onun gözlerindeki kırgınlığı okumam için bakmama bile gerek yoktu. Melek ise Ewan yüzünden her an patlayacak bir ateş gibiydi. Savaşçıların etrafımızda yayılmış olması, bizi koruma altına aldıklarını hissettirse de bu durum aynı zamanda tehlikenin her an kapımızı çalabileceği gerçeğini de hatırlatıyordu. Ormanın kendi sesleri ve atların hızlı adımları arasında ilerlerken zihnim dalgalanıyor, düşünceler her adımda beni izliyor ve kafamda dolaşarak ruhumu adeta bir labirente hapsediyordu. McLean sınırını geçtiğimizde bile dikkatimi toplamak güçleşiyordu. Kafamda dolaşan olaylar ve içimde kopan fırtınalar, ruhumu adeta bir kasırgaya sürüklüyordu. Ancak başımı dik tutarak, içimdeki karmaşayla mücadele etmeye kararlı bir tavır sergiliyordum.

Dougal'ın nazikçe ve destek olurcasına koluma dokunmasıyla kafamı yana çevirip onunla göz göze geldim.

"Gergin olma," dedim fısıltıyla çıkan sesimle. Dougal'ın surat ifadesinde hâlâ şok ve tereddüt vardı. Emir'de olan kadar bir kırgınlık olmasa da açıklama bekler bir hali vardı ve insanların yanında bir şey sormak istemiyordu. Sert bakışları sürekli şehzade ve adamlarının üzerindeydi. Kimseden çıt çıkmıyordu.

"Hüseyin ve Eliza teyit edene kadar emin olamayağım." Şehzadeye bakarak konuşurken onu ne onayladım ne bir itiraz cümlesi kurdum. Klana gidip Hüseyin onu tanırsa, olacakların bundan sonra nasıl ilerleyeceğini bilmiyordum. Çünkü sorunlarımız hâlâ bitmemişti. Sakallı Ahmet Veli Paşa, hâlâ onları arıyordu. Bundan sonra adımlarımızı çok daha dikkatli atmalıydık. Onları sonunda bulmuşken ve onlarda beni bulmuşken, Osmanlı tarafından yakalanıp idam edilmelerini kaldıramazdım.

TUĞRA [İNVERNESS 1]Where stories live. Discover now