40. Bölüm

3.1K 339 143
                                    

Keyifli okumalar😍

.

"Ne kadar da yardımseversin!" Tuğra'nın anne babasının geri kalan eşyalarını, atlardan indiren kadınlara yardımcı olmaya çalışan Alanna'nın yanından geçerken yüzümü buruşturmuştum. Sesimle, yaptığı işi bırakıp omzunun gerisinden bana döndü. Cevap vermemesine ayrı tilt oluyordum. Tekrar önüne dönerek yerdeki bohçalardan birine uzanınca sinirle yanına yürüdüm. Alanna'ya tepeden bakarken yüzüme gıcık bir gülümseme takmıştım.

"Rol yapmayı iyi beceriyorsun. Nazik, kırılgan ve tatlı biri olarak gösteriyorsun kendini, bravo" dedim ellerimi cebime sokarak. Alanna, bıkkın bir nefes vererek yerinde doğruldu ve tam karşıma geçip çatık kaşlarla bana baktı.

"Ne istiyorsun Emir? Yine ne var!" Sırıtmaya başladığımda yüzü git gide daha da sinirli oluyordu.

"Seninle ne işim olacak benim! Sadece varlığına ve numaralarına katlanamıyorum" dedim. Alanna oflayarak göz devirdi ve omzuma çarparak yanımdan geçip gitmeye kalktı. "Hey hey" dedim omzuma çarptığı için.

"Benimle uğraşma artık. Sen ne kadar bana katlanamıyorsan ben de sana katlanamıyorum anladın mı? Birbirimizle konuşmayız olur biter," dedi hızlı hızlı konuşarak.

"Cık" dedim dilimi damağıma vurarak. Bedenimi dikleştirip, "Sen konuşmayı oldukça seversin leydi Alanna. Özellikle de insanların arkasından konuşmakta üstüne yoktur. Masum ayağına yatarak gerçek karakterini çok güzel saklıyorsun" dedim iğrenç bir şeye bakıyormuş gibi gözlerine bakarak. Alanna'nın yanakları kıpkırmızı olurken istediğim gibi öfkesi tüm suratında belli olacak şekilde yayılmıştı.

"Ben birisi hakkında ne konuşmuşum? Ne imâ ediyorsun açık açık söylesene?" Sinirle bağırırken ahırların ilerisindeki birçok göz bize dönmüştü ancak umursamadım elbette.

"Sen daha iyi bilirsin," diyerek az önce bana yaptığı gibi omzuna çarparak yanından geçip gittim. Arkamda sinirle homurdanmaları, sadece keyfimi daha çok yerine getiriyordu. Nina'yla kanka olup Tuğra'yı hatırlamadığı zamanlarda benim arkamdan konuştuğunu duymuştum. Nina denen gıcık kızla birlikte benimle alay ediyorlardı. O sözlerini asla unutmayacak ve burnundan her an böyle getirecektim.

Tuğra, ailesiyle odaya konuşmak için gitmişti. Annesi ve kız kardeşine, Balca olduğunu söyleyecekti. Rob, çarşıda Esma'nın peşinde geziyordu. Sultan Esma alışveriş yapmayı çok seviyordu ve İskoç kumaşları da anladığım kadarıyla ilgisini çekiyordu. Rob'un ilgisinin de kumaşlarda olmadığına eminim. Melek zaten Ewan'ın yanında onun yarasıyla çocuğa bakar gibi ilgilendiği için ortalıkta yoktu. Yakında onlar için de düğün töreni düzenlenecekti. En iyisi Fran ve Max'in yanında takılmak diyerek etrafta göz gezdirdim. Biraz Max ile uğraşsam keyfim yerine gelirdi. Sessizce düşmana yaklaşma konusunda bana hava atamayacaktı bir daha. Klana geldiğinde baygındı.

Bahçede boş boş dolaşıp Fran ve Max'i ararken, Connor Mcarty'in topraklarında sağ kalıp gelen insanlar için yeni inşaa edilen barakaların önüne kadar gelmiştim. Savaşçılar baraka yapımında el birliğiyle çalışıyorlardı. Kimi ağaç kesiyor, kimi duvar örerek barakaları hızla tamamlıyorlardı. O bölgeden gelen insanların çoğu hatta hepsi kadın olsa da, savaşçılara yardım ederek hızlı bir şekilde evlerini oluşturuyorlardı. Erkekleri çıkan isyanda ölmüştü ve o gün hayatımın en zor mücadelesini vermiştim.

Fran ve Max'i en sondaki evin yapımında çalışırken görüp adımlarımı oraya doğru atmaya başladım. Yanından geçtiğim savaşçılar durup bana selam verirken ilerliyordum. Yürümeye devam ederken önüm bir anda kesildi. Gelen kadınlardan Rob'a yanık biri vardı. Hatta Connor'un eski kalesinde Dougal'larla kalırken, bu kadın onun odasına gizlice ve uygunsuz kıyafetle girmiş ve odaya Rob ile girdiğimizde ikimiz de ufak çaplı bir şok yaşamıştık. Rob ile o olayda az dalga geçip dayak yememiştim. Rob tarafından dilimi kopartmakla bile tehdit edilmiştim. Ancak bu beni yıldırmış mıydı? Asla...

TUĞRA [İNVERNESS 1]Where stories live. Discover now