19.Bölüm

21 2 0
                                    

    Yüzümden aşağı boşalan buz gibi bir suyla uyanmıştım. Yan tarafımdan gelen öksürük sesine bakılırsa Toprak içinde aynı durum geçerliydi. Nefessiz kalmaya daha fazla dayanamadığım için kendimi yataktan aşağı attım. Toprakta çok akıllıca bir şey yapmış olduğumu düşünmüş olacak ki o da aynısını yapmıştı. Biz nefesimizi toparlamaya çalışırken Yaprak ve Gaye bildiğin anırarak gülüyordu. Onlara ne ben ne de Toprak kızmıştı. Çünkü fazlasıyla hakediyorduk. Yine de Toprak "Siktir git Yaprak" demeden duramamıştı. Sonra da "Yaaaa biz size demedik mi?" Diyen Gayenin sesi duyuldu. "Aferin size çok iyi bir iş başardınız" dedim alayla. "Tabi o iş bizden sorulur, hadi kahvaltıya gelin artık" dedi Yaprak. Birde hiçbir şey olmamış gibi kahvaltıya çağırması yok muydu? Siz gidin biz geliyoruz. Diyerek ikisini de başımızdan savmıştı Toprak. "Dün birlikte yatmaları da oyunun bir parçasıydı bu arada." Dedim Toprağa. Başıyla onayladı. "Anlardık aslında ama uyku sersemliğiyle anlayamadık."dedi Toprak. Sonra hâlâ ayılamamış bir şekilde kalkıp ikimizde banyoya gittik. Ben misafir odasında yaparken Toprakta kendi odasında yapmıştı. Buluşup kahvaltıya indik. Bizi görünce Gaye ve Yaprak tekrardan gülmeye başlamıştı. Annem ve babam anlam veremeyerek bir onlara bir bize bakıyordu. Toprak bir şey yok bakışı atarak sorgulama kısmını eş geçmemize yardımcı olmuştu. Biz sofraya oturur oturmaz annem konuşmaya başladı.

-Evet o çatı katının durumunu bize kim açıklamak ister?

- Sedef Allah aşkına çocuklar daha yeni oturdu sofraya.

- Muratcığım sen çatı katının halini gördün mü?

  Sonra tekrar bize dönerek konuşu.

- Yavrum canlarım yiyin için umrumda değil ama fena batırmışsınız. Orası temizlenmeden hiçbir yere gitmiyoruz ona göre.

  Toprak tam cevap verecekken Seda ablanın sesi geldi. Elinayı yemeğe getiriyordu. Elinayın da yeni uyandığı her halinden belliydi. Tanrım şu haliyle o kadar tatlı görünüyordu ki.

- Sedef Hanım ben hallederim. Çocuklar yorulmasın.

- Olmaz öyle şey Seda. Seni sadece Elinay ilgilendirir. Koca çocuk onlar.

-Peki anne yapacağız söz.

- Yapsanız iyi olur. Hadi şimdi kahvaltınızı edin.

    Sorun çözüldükten sonra daha fazla dayanamayıp Elinayı kucağıma aldım. Seda abla ne kadar itiraz etse bile Elinayın masum halinin şirinliğine karşı koymak zordu.

   Elinayla kahvaltı ettikten sonra o okula, biz çatı katına  temizliğe gittik. Akşam fark etmemiştik ama buraya tam anlamıyla sıçmıştık.

- Bu ne oğlum, biz ne yapmışız buraya?
İlk itiraz Yapraktan gelmişti.

- Ne yapacağız Yaprak sıçmışız

  Diye iç sesimi dile getiren Topraktı.

- Siz temzileyin ben size paranızı veririm.

- Saçmalama Yaprak. Parayı babamdan alıp bize verince sen vermiş olmuyorsun. Beraber batırdık.  Beraber temizleriz.

  Sonunda Yaprakta oflata poflaya kalktı yerinden. Hep birlikte bir saat gibi kısa bir sürede çatı katını temizlemiştik. Seda ablada sağolsun yardım etmesede ferahlamamız için soğuk bir limonata ile kek getirmişti. Öğrendiğim bir şey varsa o da Seda ablanın harika tatlı yaptığıydı.

- Ellerine sağlık Seda abla yine çok güzel yapmışsın.

Toprak hepimizin yerine Seda ablaya teşekkür etmişti.

- Teşekkür ederim canım. Keşke yardım da etseydim. Koca yeri tek başınıza yaptınız.

  Bu sefer ben girdim araya.

- Olur mu öyle şey Seda abla? Annem haklı senin temizlemen uygun olmazdı. Hem zaten çok yoruluyorsun.

- Sağol canım. Düşünmen güzel.

   Kek ve limonata arasıda bitince kalkıp alışveriş için hazırlandık. Annem hepimizi  arabada bekliyordu. 
Annemin yanına ben geçip diğerlerini arkaya attım. Ön koltukta oturmayı seviyordum. Nedense arka beni boğuyordu.

  AVM ye geldiğimizde önce bana nevresim aldık. Ardından bornoz gibi banyo ihtiyaçlarını aldık. Oradan bir teknoloji mağazasına geçtik. Buna gerek yoktu ama annemin hem telefon hem bilgisayar almasına engel olamadım. Mağazaya bıraktığı para cidden dudak uçuklatan bir durumdaydı. Gaye de hem telefon hem bilgisayar almıştı. Ona kızmıyordum çünkü bilgisayar lise için gerekliydi. Telefonda tek başına yaşayan genç bir kız için gerekliydi bence. Ama benim bilgisayara ihtiyacım yoktu. Çünkü evde vardı. Bunu maalesef anneme anlatamamışım.

  Oradan çıkıp her kızın aklını başından alacak alana gittik. Ben ne alacağımı bilmediğim için bir kaç sweatshirt ve dar paça siyah kot alıp işi Yaprak Toprak ve Gayeye bıraktım.
Onlar ise benim tarzıma zıt şekilde bol pantolon ve crop almıştı. Bununla beraber bir kaç şort etek felan da almışlardı. En sonunda devreye girmek gerektiğine karar verip aldığı bazı cropları bıraktım. Yerine bol ve siyah kazaklar aldım. Bir kaç eşofman altı ve eşofman takımıda ekleyip kıyafet alışverişini bitirdim. Buradan çıkıp biraz utanarakta olsa iç çamaşırı mağzasına girdik. Zor olmuştu ama orayı da halledip hızlıca çıktık. 
 
   Sonra öğle yemeği için bir dönerciye girdik. Cidden o kadar alışverişe bu çok iyi gelmişti. Huzur içinde dönerimi yerken Yaprağın "Spor taytı ve sporcu sütyeni almayı unuttuk" demesiyle yemek boğazımda kaldı. Çünkü o kadar yüksek sesle söylemişti ki bir kaç kişi bize bakmıştı. Toprak hızla Yaprağa bir çimdik atarken Gaye ise gülüyordu. "Allah seni bildiği gibi yapsın Yaprak!" Yaprakta gülerek "Zaten bildiği gibi yapıyor." Dedi.         

    Sonuç olarak yemekten sonra bir spor giyime gidip  Yaprağın dediklerini aldık. Yaprak fikri ortaya atmıştı ama Gaye Toprak ve bende almıştık. Bu aralar çok yiyorduk. Oradan da çıkıp bir kitapçıya girdik. Herkesi şaşırtarak bir iki şiir kitabı da almıştım. Şiir okumayı seviyordum. Özellikle beni anlatan şiirler bana ayrı bir zevk veriyordu.

   Kitapçıda da işim bitince markete girdik. Gaye evi için bir kaç şey almıştı. Bende şampuan felan almıştım. Ardından Gayeyi evine bırakıp kendi evimize gittik. Onu orada tek başına bırakmak gerçekten çok koyuyordu. Ama Gayeyle en son bunu konuştuğumuzda bana sorun etmememi böyle mutlu olacağını söylemişti. En azından içim biraz olsun rahattı.

   Onu evine bırakıp bir annenin çocuğuna tembih ettiği gibi bir sürü şey tembihledikten sonra oradan ayrıldık. Eve geldiğimizde ise ilk defa benim odamın da kapısı açılmıştı. Diğer odalar gibi banyosu olan bir odaydı. İki pencere vardı. Oda mükemmel ışık alıyordu. Yatak iki pencerenin arasına konulmuştu. Pencerenin birinin altında L şeklinde bir çalışma masası vardı.  Halı siyah beyaz bir renketeydi. Buna uygun yine siyah beyaz bir giysi dolabı vardı. Çalışma masası zaten beyazdı. Siyah rengin odayı boğucu hale getirmesi beklenirken aksine beyazla uyumu sayesinde modern ve geniş bir görünüm katıyordu.

   Anneme sarılıp teşekkür ettikten sonra Yaprak ve Toprağında yardımıyla nevresimlerimi geçirmiştim.  Nevresimler odaya öyle güzel uyum sağlamıştı ki odanın son hali nefes kesici olmuştu. "Doğu odanı bana ver." Diyen ses Toprağa aitti. Benimle çoğunlukla aynı tercihleri olduğu için odayı beğenmesi normaldi. Ama Yaprağın beğenmesini beklemiyordum.

   Az sonra ikiside odadan çıkıp beni yalnız bırakmıştı oyalanmayı sevmediğim için kıyafetlerimi ve diğer tüm eşyalarımı odaya yerleştirdim. Ardından terlediğim için banyo yaptım. Kendi banyomda ilk banyomdu. İtiraf etmek gerekirse daha huzurlu hissettiriyordu.

  Banyodan çıktıktan sonra hızla giyinip saçımı kuruttum. Ardından yatağa uzandım. Aslında uyumak istemiyordum ama günün yorgunluğu ile gözlerim kapanmıştı.

GüneyDoğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin