20.Bölüm

10 2 0
                                    

Annemin yumuşacık sesiyle gözlerimi açmıştım. Kaç saat uyuduğumu bilmiyordum ama uykumu alamamıştım. Canım saatlerce uyumak istiyordu. Ama annem yemeğe çağırmak için uyandırmıştı.
Ona birazdan geleceğimi söyleyerek yataktan kalktım. Çok fena ter kokuyordum. Havalar sıcak değildi ama oda fazlasıyla sıcaktı. Soluğu direkt banyoda aldım. Odamda kendime ait bir banyo olmasına biraz zor alışacaktım.

  Banyodan hızlıca çıkıp giyindim. Saçımı kurutmakla uğraşmak istemiyordum. Zaten seyrek ve düzdü. Kolayca kuruyordu.
   Hızla yemeğe indim. "Merhaba" diyerek yerime geçtim. Yaprak ve Toprak hâlâ uyanamamış gibi görünüyordu. Beni görünce şaşkınlıkla gözleri açıldı.

- Canım kardeşim sen banyo mu yaptın? 
Konuşan Yapraktı.

- Evet. Neden?

- Saat yedi de ondan yatacağız zaten güzelim.

- Ter kokmayı sevmiyorum.

- Rahat bırakın kızımı. En azından yemeğe zombi gibi gelmemiş.
Bunu diyen babamdı.

- Küçük kardeş gelince papucumuz dama atıldı Toprak. Görüyor musun?

- Amma nazlandın Yaprak. Annemler haklı keşke bizde bir banyo yapsaydık. Ucube gibiyiz.

  Toprağın bu sözüne karşılık başıyla onayladı Yaprak.

- Üşenmeseydim bende yapacaktım zaten. Uf.

- Yapsaydın o zaman Yaprak. Hadi yemeğimizi yiyelim.
 
   Ve böylece yemeğimizi yemeye başladık. Beş dk sonra Elinay da mızmızlanarak bize katılmıştı. Tanrım şu yeni uyanmış hallerine dayanamıyordum. Çok tatlı oluyordu. Az sonra yemek yerine onu yiyecektim neredeyse.
   Masaya gelir gelmez dayanamayarak Elinayı yine kucağıma aldım. Annemlerin yüz ifadesi bile bu hallerimden memnun olduklarını gösteriyordu.

-Elinay kendine yeni anne yaptı Esra abla. Sen de rahat edersin artık.

Diye başladı Yaprak. Annemde beni şaşırtarak. "Tabi. Benim kızım herşeyin üstesinden gelir" dedi.  Yanaklarımın kızramasını görmemeleri için kafamı çevire bildiğim kadar çevirip Elinaya yemek yedirmeye denedim. Tabi bu arada Elinayın da nazlanmasına sebep olmuş olabilirdim.

- Doğu abla ne yapıyosun ya. Sende ye ben yokum zaten.

- Ama senin büyümen lazım gülüm. Ye hadi.

- Ben zaten kocaman kız oldum baaaaak bu kadar oldum.

Diyerek elleriyle ne kadar büyüdüğünü göstermeye çalışıyordu. Şu hallerine eriyordum. Hızla yanağına bir öpücük kondurup "olsun daha da büyürsün. Hadi ye bakalım" dedim.
  Geri kalan akşam yemeği vaktinde bazen Elinayla bazende Yaprakla tartışarak yemeğimi yiyerek kalktım sofradan. Elinay yemeğini yer yemez ödevim var diyerek odasına kaçtı. Elinde dalga malzemesi geçen Yaprak hiç vakit kaybetmeden "Artık çocuğu ne kadar öptüysen zavallı odasına kaçmak için ödev yapmaya gitti." Dedi ve gülmeye başladı. Ona göz devirerek salona geçtim. Annem ve babam çok yediklerini söyleyerek yürüyüşe çıktı. Benimse aklım Gayedeydi. "Gayeye mi gitsek?" Diye bir fikir attım ortaya. Zaten Yaprak ta Toprakta çok sıkıldığını söyleyip duruyordu. "İyi fikir" diye hemen atılmıştı Yaprak. Toprakta "Bana da uyar" diyerek fikrini belirtti.
  Toprağın bana da uyar sözüyle Yaprak hemen yukarı fırladı. Onun peşinden Toprakta"üzeini değiştirecek galiba kalk bizde değiştirelim" dedi. Hızla ve heyecanla yerimden kalkıp Toprakla yukarı çıktım. Odama gelince üzerime bol bir pantolon ve bol sweatshirt giydim. Saçlarımı tepeden topuz yapıp işimi halletim.
  İlk defa bol pantolon giydiğim için biraz tuhaf gelmişti. Yine de alışmaya çalıştım.

   Az sonra Yaprak ve Toprakta hazırlanmıştı. İkisi de gayet sade ve şık giyinmişlerdi. Bir kaç dakika sonra çağırdığımız taksiyle beraber Gayenin evinin yolunu tuttuk. Çok uzak sayılmazdı ama çokta yakın değildi. İkisini arası gibi bir şeydi.
 
  Sıkıcı bir yolculuğun ardından Gayenin evine geldiğimizde Boğaçta bir arabadan inip Gayenin apartmanına doğru yürümeye başladı. Araba tanıdıktı. Çünkü Güneyin babasına aitti. Hızla yolumu değiştirebilirdim ama Güney beni görmüştü bile. Hızla arabadan inip bize doğru yaklaştı. Hiçbir şey yapmadım.  Yaprak ve Toprağa"İyi akşamlar" dedikten sonra bana döndü. "Biraz konuşabilir miyiz?"diye sordu. Ardından tekrar Yaprak ve Toprağa dönüp "kardeşinizi bir kaç dk çalabilir miyim" dedi. Yaprak ve Toprak kıkırdayarak hızla oradan uzaklaştı. Bense Güneye itiraz bile edememiştim.
  Yaprak ve Toprak göz önünden kaybolduktan sonra bana döndü.

- Konuşmak istiyorum. Lütfen.

- Ben seninle konuşacak bir şey bilmiyorum.

- Doğu burda değil.

- Senle hiçbir yere gelmiyorum.

   Tabiki de beni dinlemeyecekti. Gözlerini devirdi. Bacaklarımdan yukarı kaldırıp beni kucağına aldı."Bırak beni Güney!" Ama dinlemiyordu. Hoş. Ne zaman dinlemişti ki zaten?
   
  Beni arabanın ön koltuğuna oturttuktan sonra bana kaçma fırsatı bile vermeden kapıyı kilitledi. Artık bu tavırları hoşuma gitmiyordu. Hiçbir zaman gitmemişti.

- Niye yapıyorsun bunu?

- Bir kez olsun dinle beni. Sadece bir kere.
 
   Susup yola koyuldu. Nereye gittiğimizi tahmin ediyordum. Beş dk sonra yanılmadığımı fark ettim. Uçurumun kenarına gelmiştik. Hemen de özlemiştim bu manzarayı. Bir süre konuşmadık. Sanki ikimizde ve diyeceğimizi düşünüyorduk. Sessizlik bize bir şeyler fısıldasın, yol göstersin istiyorduk. Güney başladı konuşmaya."Seni sevmek suçsa ben müebbet yemeye razıyım" dedi. "Ne ara bağlandın bana bu kadar?" Diye sordum. Konuşmadı. Bu sessizliğinin ardında ne olduğunu merak ediyordum. "Ne ara bağlandığımın bağlandıktan sonra önemi var mı Doğu?"dedi. "Aşk bu. Ne zaman seveceğini, neyini seveceğini,neyine bu kadar bağlanacağını bilemezsin." Diye devam etti. "Neden ben?" Dedim sakince. En çokta bunu merak ediyordum. Bir çok güzel kız vardı etrafında. Benim gibi siyah bağımlısı, süslenmekten ve erkeklerden anlamayan, uzun süre yetim olduğunu sanmış saf bir kızı neden sevecekti? "Çünkü sen farklısın." İstemeden bir kahkaha attım. "Niye gülüyorsun?" Diye sordu. "Hiç" dedim. "Sinirlerim bozuldu." Ama gülmeye devam ediyordum. Az sonra dayanamayıp Güneyde başladı gülmeye. Bacaklarım gülmekten beni taşıyamayacak hale gelince yere çöktüm. Güneyde aynı durumdaydı. Gülme krizim sona erince yere uzandım. Güneyde aynısını yaptı. Yıldızlara baktık bir süre. Ardından Güney tekrar konuşmaya başladı. "Bazen gökyüzüne ilk baktığında tek tük yıldız görürsün. Sonra dikkatli bakarsın ve fark edersin. Yıldızlar çoğalmaya başlar. Bazı insanlar da böyledir. Dikkatli bakmayınca fark etmezsin. SENDE O YILDIZLARDAN BİRİSİN. DİKKATLİ BAKMAYINCA FARK EDİLMİYORSUN." Dedi. Kurduğu cümleden bayağı etkilenmiştim."yani?" Dedim. "Ben sana dikkatli baktım mafya kılıklım. Fark edilemeyen güzelliğini fark ettim. Sonrada sana aşık oldum. Sen bile kendi güzelliğinin farkında değildin. Sadece dış güzellik değil. İç güzelliğin." Diye cümlesini bitirdi. Doğruldum. Ama tam o sırada Güney kolumdan tutup beni sertçe kendine çevirdi. Buna hazırlıksız yakalandığım için Güney'in üzerine düştüm, ama o kıvrak bir hamleyle beni alta alıp kendisi üzerime geçti. Tam "Ne yapıyorsun sen?" Diyecekken kulağıma eğildi. "Dışan zaten çok güzelsin" diye fısıldayarak sertçe dudaklarıma kapandı. Ben neye uğradığımı şaşırırken Güney ısrarla beni öpüyordu. Bir kere bunu yaptığında karşılık vermemiştim. Yine vermeyecektim. Ve bunun tekrarlanmaması için elimden geleni yapacaktım. Ama Güney bırakmıyordu. Ben karşılık vermedikçe o daha sert öpüyordu. En sonunda pes ederek öpüşüne karşılık verdim. Dudakları memnuniyetle kıvrılırken ben bu işin sonun nereye varacağını merak ediyordum. Sadece bildiğim bir şey vardı. O da -bu bir daha yaşanmayacaktı. Güneyi kendimden uzaklaştırmak için elimden geleni yapacaktım.

GüneyDoğuWhere stories live. Discover now