1. Gün

11.6K 509 59
                                    

Bu yoğun ilgi için çok minnettarım :) 

"Daha yeni tanıştık"

"Güzel yanı da bu değil mi?" Telefonla konuşurken oturduğum masada duran keçeli kalemi elime alıp arkasını ısırdım. Yeni tanıştığım biriyle tüm haftamı beraber geçirme fikri beni korkutuyordu hatta deliye döndürüyordu. Ne diye kabul etmiştim ki sanki?

"Ya biri aşık olursa?"

"O zaman bir haftanın sonunda hayal kırıklığına uğrar"

Pekala... diye söylendim içimden uzata uzata. Bu hataya düşen ben olmamalıydım. Şuan bile az çok kendimi kandırıyordum, bana gülümsedi diye o kişinin bana aşık olduğunu iddiaa edecek kadar saftım ben. Sonra evde tüm gün oturur, arada dans eder fakat kıyafetlerimden birine takılarak yere düşer, yine de pes etmez onu düşünürdüm. Hatta süt kutularından kalpler kesip buzdolabına asabilirdim. 

En azından geri dönüşüme destek oluyorsun Rüya!

Kendime ufak bir söz vermeli ve bir haftanın sonunda monoton hayatıma geri dönüp her akşam duygusal film izleyeceğime, istisnasız bir şekilde ağlayacağıma ve sümüklü mendillerimi etrafa saçacağıma ant içmeliydim. Ya da sadece kızı üzdüğü için sinirlendiğim çocuğa atabilirdim. Ama bu televizyonun önünde mendillerden bir dağ oluşturmama sebep olurdu. Ben daha geniş kitlelere çalışmak istiyordum. 

"Peki ya katilsen? Sana nasıl güvenebilirim?"  Sanki bunu sorgulamak daha önceden aklıma gelemezmiş gibi! Telefondan duyduğum kıkırdamalarıyla bile daha dün benim dünyamı şaşırtan gülümsemesini aklıma getirebiliyordum. Acaba patentini almış mıydı? 

"Güvenmek zorunda değilsin" Tam da bu cevabı bekliyordum aslında diye söylenirken gözlerimi devirdim. Hiç yardımcı olmuyordu. Öğrendiğim ilk önemli kurallardan biri olan "Yabancılarla konuşma"yı kesinlikle ağzımda bir sakız gibi çiğnemiştim. 

"Şimdi ne olacak?"

"Şimdi aşağı ineceksin ve elimde çiçekleri alıp bana sarılacaksın" Yerimden kalktım ve koşarak bir sinek gibi cama yapıştım. Kibirli ve emrivaki konuşmasına karşın rahatsızlık duymamıştım. Daha çok "ay inanmıyorum! bana çiçek almış! hem de bir demet gül!!! masrafa girmiş!" diye içimden çığlık atmakla meşguldum. Bu sebeple görmezden geldim. 

"Hadi ne bakıyorsun, insene" diye mırıldandı. 

Cevap vermeden telefonu kapadım ve telefonumu geniş yatağımın üzerine fırlattım. Koşa koşa dolabımı açıp bulduğum her şeyi atmaya ve aralarından bir şey seçmeye çalıştım ama benim gibi dağınık biri için doğru kıyafeti bulmak zor oluyordu. Elim ayağım birbirine dolanmış bir halde etrafa bakınırken koltuğun üzerinde tam da yaz mevsimine uygun çiçekli bir elbise buldum. Zaten yarattığım kargaşadan çıkaracağım hiç bir kıyafet ütülü olmayacaktı. 

Hızlıca kıyafetlerimi çıkarıp etrafa fırlatırken bir yandan elbisemle uyumlu turuncu babetlerimi arıyordum. Elbisemi giyip altın sarısı saçlarımı at kuyruğu yaptıktan sonra aceleyle babetlerimi ayağıma geçirdim, telefonumu aldım ve hızla kapıyı kilitleyip elimde beyaz çantamla merdivenlerden koşmaya başladım. 

"Tam beş dakika! Mükemmelsin!" Elindeki çiçekleri bana uzatıp gülümsedi ve kolunu bana uzatıp girmemi işaret etti.

"Neler yapmak istersin? Beni gezdirmesi için sarışın bir rehbere ihtiyacım var." Kısa bir düşünme evresinden sonra gülümseyip "Alsancak'a geçmeye ne dersin?" diye sordum, bu sırada çaktırmadan çantamdan çıkardığım naneli ağız spreyini sıkmıştım. Bana daha önce haber verse şeftali tonlarında makyaj yapar hatta üşenmeden duş alırdım. 

Sadece Bir HaftaOnde as histórias ganham vida. Descobre agora