4. Gün

5.8K 357 14
                                    

Bu bölümde 3 farklı saatte olmuş ve 3 farklı saatte değinmek istediğim olaylar sebebiyle ayırmam gerekti. Sabah ve akşam arasındaki boşluğu eklemem zaten hem sizi hem de beni sıkardı.

Sabah saat 4 civarı...

"Dur! Kes şunu!"

Gözlerimi duyduğum ses sebebiyle aniden açıp hızla doğruldum.

"Kes dedim! Acıyor!"

Sesin sahibi olan Mete'ye bakınca içimi büyük bir endişe sardı. Mükemmel surat ifadesi yok olmuş yerini korku ele geçirmişti. Vücudu terler içindeydi ve sürekli kafasını sağa sola çevirip duruyordu.

"Mete aç gözlerini! Mete!"

Ellerimi çıplak göğsüne koyup vücudunu sarsmaya başladım, ateşler içinde yanıyordu.

"Mete gözlerini aç dedim!"

Kendi kendine anlam veremediğim sözler mırıldanmaya devam ediyordu, sakin ol Rüya!

"Mete! Mete lütfen! Korkuyorum!" Vücudunu daha hızlı sarsmaya başladığımda aniden gözlerini açıp şaşkın bir ifadeyle bana bakmaya başladı. Ne yapacağımı bilmiyordum ve içimdeki korku sebebiyle kendimi onun boynuna atılmış bir halde buldum.

"Beni çok korkuttun!"

Kollarımın arasından sıyrıldıktan sonra ellerini alnına götürdü ve yerdeki tshirtünü alıp terler içindeki suratını sildi. Dudaklarının hareketiyle sessizce küfür ettiğini farkedebilmiştim.

"Mete sen iyi misin? Ambulansı aramamı ister misin?" Kafasını iki yana salladıktan sonra sağ elini yanağıma koyup sanki daha demin hiç bir şey olmamışçasına gülümsedi.

"Korkma Rüya ben iyiyim. Sadece aptal bir kabustu" Alnıma nazik ve anlam dolu bir öpücük kondurduktan sonra "Hadi yat" dedi. Yüreğim endişe ve korku doluyken uyumak bana ölüm gibi gelecekti, Mete'nin her şeyi boş verme felsefesinin başına bela açmasından çok korkmaya başlamıştım.

Sabah saat 10 civarı...

Bu sabahın erken saatlerinde alnıma konan nazik öpücüğü tekrar hissetmemle uyandım. Ruhuma işlemiş, her gördüğümde gözlerimi kamaştıran gülümseme ve sahibini karşımda görmek üstelik ikisi tarafından uyandırılmak adeta cennette güne başlamak kadar güzel ve özeldi.

"Günaydın sarışın" Sabah sabah olabilecek en iyi gülümsememle karşılık verdim.

"Günaydın. İyi misin? Beni çok korkuttun" Büyüleyici gülümsemesiyle birlikte kafasını evet anlamında salladı. İçimdeki tedirginlik nedense buna pek inanmıyordu ama Mete'nin inatçı kişiliği yanında benim yenilgiye alışık kişiliğim sönük kalırdı. Fazla sönük.

"Bugün ne yapmak istersin?" Sanki hiç bir şey olmamıştı, sanki bir kaç saat önce terler içinde kalmamıştı. Capcanlı karşımda duruyordu.

"Bence biraz burada kalalım, belki seni güneş etkilemiştir. Akşamüstü çıkarız"

Yanaklarını şişirdikten sonra aniden nefesini suratıma bıraktı ve hala daha kendini yataktan çıkaramamış bana iyice yaklaşıp dudaklarıma öpücük kondurdu.

"Benim için endişelenmen çok tatlı ama buna gerek yok" Kafamı iki yana salladım, tabiki vardı.

"Unutma Mete sadece bir kaç gün daha, sonra istediğin kadar vurdumduymaz olabilirsin"

Aslında öyle olmasını tabikide istemiyordum, o tamamen gittiği zaman gözüm arkada kalmış olacaktı. Bunu daha önce düşünmemiştim. Bir kaç gün sonra sanki daha önce hiç var olmamış gibi gidecekti ve kim bilir, belki de gerçekten bir daha onu görmeyecektim. Bundan on yıl sonra adını, yirmi yıl sonra varlığını unutacaktım. Torunlarıma anlatacak kadar uzun süreli hatırlayamayabilirdim.

Sadece Bir HaftaWhere stories live. Discover now