three

1.8K 195 4
                                    

-

"Yardıma ihtiyacım olmadığını söylemiştiniz. Bunun tedavi edilebilecek bir şey olmadığını söylemiştiniz, Doktor Callahan." dedi Gabrielle hızla içeri girerek. Yüzü tıpkı geçen çarşamba olduğu gibi kızarmıştı, öfkeden veya sarf ettiği efordan dolayı olabilirdi.

"Ne söylediğimi biliyorum, Gabrielle." dedim koltuğu işaret ederken. "Otur lütfen."

Kapıyı arkasından kapatıp büyük adımlarla odayı arşınladı ve karşımdaki koltuğa oturdu. Küçük bir çocuk gibiydi, derin derin alıp verdiği öfkeli nefesler yanaklarını şişiriyordu.

"Annenin bu konudaki fikrini değiştirmek için onun psikiyatristi olmalıydım, yani bu pek yardımcı olabileceğim bir şey değil." dedim gözüme dökülen perçemlerin bir kısmını kenara çekerken. "Ama sana yardımcı olabileceğime inanıyorum. Toplum baskısıyla, özellikle annenin baskısıyla baş edebilmen için. Sana yardım edebilirim, istediğin her şekilde, elimden geleni yapacağımdan emin olmanı istiyorum. Konuşmak istediğin her konuda konuşabiliriz, içine atmaktan yorulmuş olmalısın."

"İçime hiçbir şeyi atmıyorum, Doktor Callahan. Ben yalnız bir çocuk değilim. Arkadaşlarım var. Dertleşecek insanlara sahibim." dedi neredeyse saldırgan bir tonda. Sol kaşımı sorgularcasına kaldırdım.

"Annenle kavga ettiniz." dedim emin olmak istercesine. "Buraya gelmeden önce. Gelmek istemedin, değil mi? Çünkü annen imkansız olan şeyi, senin değişmeni istiyor."

"Ondan nefret ediyorum." dedi öfkeyle, büyük gözleri ben hariç odanın her kısmında geziniyordu. "Beni asla olduğum gibi kabul etmeyecek ve onun istediği gibi olamayacağımı da anlamayacak. Tek yaptığı şey beni değiştirmeye çalışmak, anlamaya çalışmak değil."

"Ebeveynler berbat olabilirler ama onlardan asla gerçekten nefret edemezsin." dedim onunla göz göze gelmeye çalışırken. "Deneyimden biliyorum, Gabrielle. Eninde sonunda kabullenmek zorunda kalacak."

"Ondan nefret ediyorum." diye tekrarladı. "Mecbur olmasaydım onunla bir saniye bile daha yaşamazdım. Babam bizi bırakıp gittiğinden beri korkunç biri. Ondan önce de harika değildi ama en azından bir anne gibiydi. Şimdi en normal, basit konuşmaları bile yapmıyoruz. Beni, hakkımda nefret ettiği şeyler hariç tamamen görmezden geliyor."

"Baban ne zaman gitti?" diye sordum onu alındırmamak için yumuşakça konuşurken.

"Ah, sanırım 8 yıl önce?" dedi, kaşları kıvrılmış, alnı kırışmıştı. "Başka bir kadın varmış. Sanırım. Bilmiyorum, o gittiğinde henüz 10 yaşında bile değildim."

"Sen bu konu hakkında nasıl hissediyorsun?"

"Ne hakkında?"

"Babanın gitmesi hakkında."

"Keşke giderken beni de götürseydi." dedi sonunda gözlerime bakarak. "En azından annem hayatımı cehenneme çeviremezdi."

"Babanın da transfobik olmadığını nereden biliyorsun? Belki o sana daha kötü davranırdı." dedim arkama yaslanırken.

"Bilmiyorum." omuz silkti. "Ama kimsenin kendi çocuğuna annemden daha berbat davranabileceğini sanmıyorum. Belki babam bunun bir tercih olmadığını anlardı."

-

"the world tried to burn all the mercy out of me but you know i wouldn't let it. it tried to teach me the hard way i can't forget it."
|
"dünya, tüm merhametimi yakıp yok etmeyi denedi ama izin vermeyeceğimi biliyorsun. bana unutamayacağım zor yoldan öğretmeyi denedi."
|
-fall out boy, sunshine riptide

bu hikayeyi yazmasını da, güncellemesini de çok seviyorum bu yüzden kurguyu cıvkı çıkana kadar uzatırsam şaşırmayın... şaka bir yana, gerçekten kısa olmayacak. umarım. ehe. görüşürüz!!

sunshine riptide |gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin