nine

1.2K 166 13
                                    


-

"Alo?" dedim telefonu omzumla kulağım arasına sıkıştırıp ofisimin kapısını açarken.

"Doktor Callahan, annem yok." Gabrielle hızla konuştuğunda bir anlığına kapıya yaslanıp ne dediğini anlamaya çalıştım.

"Ne?"

"Annem. Yok. Birkaç dakika önce uyandım ve odamın kapısı kilitliydi. Yıllardır beni odama kilitlemedi. Yedek anahtarım var... Sonunda odamdan çıktım ama o yok. Telefonu, çantası, her şeyi burada. Bu hiç normal değil." dedi endişeyle, attığı adımların sesini duyabiliyordum.

"Polisi aramalısın." diye cevapladım. Yapabileceğim şeyleri gözden geçirdiğimde listenin boş olduğunu fark ettim. Kate Seaver, tıpsal olmayan bir anlamda, delinin tekiydi. Kaçıp gitmiş olmasını yargılamazdım. Ama aynı zamanda onun gibi pimpirikli birinin evinden hiçbir şey almadan, çocuğunu odasına kilitleyerek gitmesi mantıklı gelmiyordu.

"Polisi aramak istemiyorum."

"Ne yapmak istiyorsun o zaman?" dedim kapıyı kalçamla ittirip kapatırken. Elbette polisi aramak istemiyordu, annesinin gitmiş olması onun için cennetten gelen bir hediyeydi. Muhtemelen geri dönmemesini umuyordu.

"Sizi istiyorum." dediğinde az kalsın kendi oksijenimde boğuluyordum, bunu fark etti ve toparlamaya çalıştı. "Yani... Öyle demek istemedim. Söylemeye çalıştığım şey şu... Sizi görmeliyim. Meşgul olduğunuzu biiyorum ama ben, uh, yalnız kalmak istemiyorum."

"Ne yapmamı istersin?" diye sordum çantamı masama atıp kalçamı sert ahşaba yaslarken. Bir anlığına sustu, ihtimalleri tartıyor gibiydi.

"Tanrım, bir çocuk gibi davranıyorum." diye homurdandı. "Buraya gelmenizi isterdim ama sizi işinizden alıkoyamam. Size ihtiyacı olan tek kişi ben değilim, bunu biliyorum. Hastalarınızla ilgilenin, Doktor Callahan."

"Gabrielle, iyi misin?" diye sordum ve çekmeceden ufak deri defterimi çıkardım. "Gerçekten? Beni endişelendiriyorsun. Adrese ihtiyacım var."

"Hayır, hayır, olmaz. Ben iyi olacağım. Annem muhtemelen birazdan döner. Sizi aramamalıydım, sonuçta ebeveynim falan değilsiniz ve benimle uğraşmak zorunda değilsiniz."

"Saçmalama." dedim, sesim planladığımdan biraz daha sertti ama önemli değildi. "Seninle uğraşmak zorundayım çünkü benim hastamsın ve sorumluluğun bir kısmı bende. Adresinizi ver, Gabrielle."

"Doktor Callahan, lütfen." dedi yumuşak bir sesle, korkmuş gibiydi. Bazen onun aslında ne kadar genç olduğunu unutuyordum. "Ben bir çocuk değilim. Annem olmadan birkaç saat hayatta kalabilirim. Endişelenmeyin, tamam mı? Sizi aradığım için üzgünüm, sadece ne yapacağımı bilemedim."

"Gabrielle." dedim ikna edici olduğuna inandığım bir sesle. "Adresi ver. Yanına geliyorum."

"Hayır, ben... Bunu yapamam." bununla birlikte telefonu yüzüme kapattı ve beni elimde telefonla şaşkın bir şekilde bıraktı, tıpkı bir süre önce olduğu gibi.

Raftan hasta bilgilerini tuttuğum dosyayı aldım ve Gabriel Seaver ismini bulana kadar isimleri birkaç kere gözden geçirmem gerekti, Gabriel doğru isim değildi. Kate evlerinin adresini vermeyi akıl ettiği için bir anlığına şükrettim. Bir kağıda hızlı bir not karaladım ve çantamı alıp çıkarken ofisimin kapısına yapıştırdım.

Ben dönene kadar idare ederdi, sanırım.

-

"call me oluwaburna, i fell in love but i didn't fall down."
|
"bana oluwaburna de, aşık oldum ama düşmedim."
|
-fall out boy, sunshine riptide

uh, buraya şarkının sözlerini yazıyorum ama çevirisini hiç eklemediğimi fark ettim. eklememi ister misiniz?

gelecek güncellemesi: final yaptıktan aylar sonra şarkının çevirilerini eklemeye geldim, bunu yazmayı çok özlemişim.

sunshine riptide |gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin