on : küçük ayrılık

511 88 19
                                    

050619

"...sensizliğin gün ışığı gibi yüzeye çıktığı günlerden birindeyim yine sevgilim. gülümsemiyorum, yalnızca dişlerimi göstermek bu. çok şey hissetmiyorum, sessizce yalnızlığımda kavruluyorum. oradan oraya savrulup yine sana geliyorum.

fakat beni hiç görmüyorsun.

artık kendi kendime kuruntu yaratıyorum. o kadar paranoyaklaştım ki, beni gördüğün yerde yolunu değiştiyorsun gibime geliyor. sana gülümsediğimde gözlerini benden çekiyorsun ve etrafta ne varsa onunla ilgileniyorsun.

benden rahatsız oluyorsun, üzgünüm. fakat hislerimi tek kalemde silip atamam ki. derinime işlemişsin. derimi soysalar her tanemin seninle dolu olduğunu görürler. o kadar yoruldum ki artık. seni sevmek çok güzel, fakat çok da üzücü. asla kendimi sana layık hissetmiyorum. güzel gülüyorsun ve ben bile kendimden nefret ediyorken gülüşümü sevmeni hayal etmek acınası olurdu. artık kalbimin kaldırdığını sanmıyorum. sınanıyor gibiyim. hiç yakın bile olamamışken aksine daha da uzaklaşıyoruz gibi. eskiden okuldan kurtulmak için can atardım, artık eve gitmek istemiyorum. çünkü teneffüslerde seni görüyorum hep. yan sınıflarımdan birindesin. hoseok ve yoongi ile kantine falan iniyorsun arada. ama seni daha çok sizin sınıfın önünden sırf senin için geçtiğimde görüyorum. çünkü çok dışarı çıktığın yok.

içime kapanıyorum gün geçtikçe. ruhsuz ve asosyal gibi görünmek zorunda hissediyorum, yoksa tüm duygularım apaçık gözler önüne serilecek ve ben dışlanmaktan çok yoruldum. sehun yüzünden her gün ayrı bir tehdit alırken, bir de seni sevdiğimi açıkça dile getirmek çılgınlık olurdu.

o yüzden kalemim ve saman kağıtlarım bana katlanmak zorunda. çok zor oluyor böyle yazmak. çünkü her dakika gözyaşlarım düşüyor önüme ve elim terliyor. artık söyleyeyim şunları açık açık. tanrım yalvarırım."

son satırı okuyup gözlerini kapattı jimin. eline geçen yedinci mektubu da bitirmişti. kalbi artık kaldıramayacak gibiydi. onu bu kadar sene fark etmediği için o kadar çok pişmanlık duyuyordu ki, zihni saçma cümlelerle dolmuştu.

kendini toparlayıp yüzünü sildi. nefesini tazeledi ve mektubu zarfa geri koyup çalışma masasına attı. kilidi de takınca, artık evden çıkmaya hazırdı. fakat bu sefer okul için değildi.

bir hafta geçmişti namjoon'un itirafının üzerinden. bu bir hafta içinde büyük (?) ilerleme kaydetmişlerdi. mesela geçenlerde namjoon jimin'e favori şarkılar kasedini vermiş; bir de üzerine 'gökyüzüm'e adanmıştır' yazmıştı. jimin heyecandan ne yapacağını şaşırıp kalmıştı. elleri titriyordu kasedi tutarken. çantasına atmak için arkasını döndüğünde kocaman ama yumuşacık bir beden hissetti üzerinde. çok hafif bir sarılma idi bu. bir kalbi yakacak ve küllerini havaya savuracak hafiflikteydi.

jimin ağladı tüm gün, onu hak edecek bir şey yapmamıştı.

çantasını toparlayıp üzerindeki mavimsi gömleği düzeltti. gökyüzü gözlü namjoon'u hatırlatıyordu bu gömlek de, her şey gibi. annesi evde olmadığı için pencereleri ve gazı son kez kontrol edip kapıyı kilitledi ve merdivenlere yöneldi. annesinin arjantin'de işleri uzamıştı ve bu uzun sürecek gibiydi. kendisi de dönem sonu projesini bitirmek için geçtiğimiz hafta evde kalmış, onu tamamlamıştı. okulların kapanmasına az bir süre vardı ve ders işlenmediği için okula gitmek istemiyordu. babasını bu sürede ziyaret etmek istemişti. hazır gitmişken bir hafta kalmaya karar vermiş, babası da bunu seve seve kabul etmişti.

badbye • minjoonWhere stories live. Discover now