|23|

15.4K 980 196
                                    


Genç kadın gergin bir şekilde kafeteryaya doğru ilerledi. Elinde tuttuğu kitapları göğsüne doğru bastırırken çakma sarı saçlarını açmış ve yüzünü gizleyecek şekilde önüne getirmişti. Ne kadar onun okula giremeyeceğinden emin olsa da korkuyordu, henüz onunla yüz yüze olacak kadar cesareti yoktu.

Eşikten geçipte kafeteryaya girdiğinde rahat bir nefes aldı çünkü burası hınca hınç insan kaynıyordu. Aceleyle kasaya doğru ilerledi ve iki senedir tanıdığı adama tebessüm ederek "Bana kahve verir misin Ahmet amca?" dedi. Cebinden çıkardığı beş lirayı tezgaha sürterek uzattı ve adamın uzattığı kahveyi alarak teşekkür etti.

Kazıklandığını bile bile şu kahveden vazgeçemiyordu.

Etrafa göz gezdirerek boş bir masaya kendini atmayı başardıktan sonra defter ve kitaplarını çantasına yerleştirdi. Sınıftan kalabalık arasına karışarak çıktığı için toparlanmaya vakti olmamıştı. Normal şartlarda bir dersi daha vardı fakat Polat'a yakalanmamak için girmeyecekti. Doğruca eve gidecekti ki zaten salı günü de boş günüydü. Önemli bir dersi yoktu.

Daha ne kadar kaçacağıysa muammaydı.

Her dakika kalbi ağzında yürümekten yorulmuştu.

Titreyen telefonu gerginliğine gerginlik ekledi birkez daha. Mesajın kimden geldiğini bildiğinden tüm ruhu çekiliyordu sanki. Hangi akla hizmet edipte o cümleleri göndermişti adama? Şimdi yüzüne bakacak cesareti yoktu...

Çocuklarımın babası nedir?

Yine de kuyruğu dik tutması gerektiğini bilerek daha fazla adamı bekletmeden mesajlara girdi. Tam da tahmin ettiği gibi mesaj Polat'tan gelmişti.

Polat: Bugün büyük gün değil mi Pelin?

Polat: Seni çıkışta almaya geleceğim.

Pelin: Sen gelene kadar ben kaçmış olurum.

Polat: Ne güzel hayaller onlar? En az beş çocuk kadar güzel.

Yanaklarına ateş basarken bir anda ayağa kalktı ve sandalyeden çıkan ses yüzünden birkaç kişinin bakışları ona döndü. Genç kız buna bile aldırmadan aceleyle eşyalarını toparladı ve montunun şapkasını da kafasına geçirdi. Sağ elindeki dövmeyi çekiştirdiği kazağın altına sakladıktan sonra kalbi kulaklarında ata ata dışarı çıktı. Havanın soğuğu kat kat giyinmiş olmasına rağmen bedenine çarpıp onu üşütmeye yetmişti. Olduğu yerde hafifçe silkelendi ve başını kaldırmadan hızlı hızlı çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Elinde tuttuğu defteri çantasına koymayı göğsüne bastırırken sanki defterin onu gizlediğini düşünüyordu.

Kalbi yerinden çıkmak üzereyken başını yerden kaldırmadan etrafa göz atmaya çalışıyordu ama görünürde o yoktu. Bedenine yayılan hafif bir rahatlamayla yavaşladı ve başını hafifçe kaldırdı. Yine de temkinli davranarak olası sürprizlerden kaçınmaya çalışıyordu.

Bahçedeki az sayıda insanın peşine takılarak kapıya doğru ilerlediği esnada sağ elini kavrayan parmaklarla dondu. Başını yerden kaldıramazken çekiştirerek sündürdüğü kazağın kolu hafifçe yukarı kalktı ve dövmesi meydana geldi. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atarken üstüne bir de onun sesini duydu.

"Buldum seni..."

Pelin, sık nefeslerle elini çekmeye çalıştığı esnada adam parmaklarını parmaklarına kenetleyerek tamamen elini kavradığında ses çıkaramadı.

Ama bu haksızlıktı!

Başındaki şapka çekilipte montunun arkasında bir ağırlık oluşunca olan oldu artık diyerek derin bir nefes aldı ve başını kaldırdı. Yanında duran, ondan uzun adama başını hafifçe kaldırarak baktıktan sonra, dudaklarının arasından bir "Selam!" çıkıverdi sadece.

Yüzünde bir tebessüm oluşan Polat'ın haline bakacak olursa, eğlendiği aşikardı ama şu an bir toz zerresi olarak kaybolmak isterken adama kızacak takati yoktu. Keşke görünmezlik iksiri bulunduktan sonra adama yazsaydı. Bu gibi bir rezillik durumunda ortadan kaybolurdu bu sayede.

"Demek beni ekeceğini düşündün ha?" diyen adamdan gözlerini kaçırdı ve iki senedir ezbere bildiği bahçede göz gezdirdi.

"Hiç tanışmamış gibi yapabiliriz." dedi genç kız birden. "Beni biriyle mi karıştırıyorsunuz?" diyerekte anında role girdi ama Polat buna sadece gülmekle yetindi.

"Beni nasıl tanımazsın hayatım?" dedi biraz da alayla. "Gelecekteki çocuklarının babasını nasıl olur da unutursun?"

Çocuklarının babası?

Çocuk nasıl yapılıyordu yahu?

Buz gibi soğuk bir günde sırtından akan terleri göz ardı etmeye çalışsa da alev alan yanakları için söyleyebileceği tek yalan havanın soğuk oluşu olabilirdi. Yine de yutkundu ve defteri iyici kendine bastırdı. Parmak boğumları beyazlamıştı defteri haddinden fazla sıktığı için.

"Neden unutayım canım?" dedi aceleyle. "Ama ben daha karar aşamasındayım."

"Yanılıyorsun." dedi Polat bilmişcesine sırıtarak. Ardından kadının boyuna doğru hafifçe eğildi ve göz göze gelmelerini sağladı. Aralarındaki hatrı sayılır mesafe bile adamın dudaklarından yayılan nefesin dudaklarına çarpmasına engel olamıyordu. "Senin çocuklarının babası ben olacağım."

O andan sonra genç kız yutkunamadı. Galiba sonunda hayalleri gerçek olacaktı.

Çocuklarımın Babası | Texting ✔︎Where stories live. Discover now