|37|

13.3K 885 69
                                    


Çalan kapıyla bir kez daha yerinden sıçrayarak kalkan Pelin, koşar adım kapıya ilerlerken son iki sefer olduğu gibi annesi de peşinden aceleyle koridora çıktı. Babası istifini bozmadan oturmaya devam ederken alnındaki terleri silmeye başlamıştı bile. Kız almak değilde vermek koyuyormuş, onu öğrenmişti.

Pelin kapının deliğinden baktığında rahatlamayla gerilme arasında kalmıştı. Mutfaktan çıkıp yanına gelen ablası ve Ilgın'a baktı. Derin bir nefes alarak "Gazamız mübarek olsun ailemin kadınları. Top artık sizde!" dediğinde annesi mesajı alarak tekrar salona geçti. Büyük ihtimalle babasına son ültimatomlarını veriyordu.

Kapıyı açarak bir adım geri çekildiğinde Polat'ın rahat yüz ifadesiyle karşılaştı. Gerginliği onu gördüğü an buhar olurken tebessüm etti. Elindeki buketlere kısa bir göz atan Pelin, renk renk çiçeklere dudaklarını birbirine bastırdı. "Hoş geldin."

Polat bunu beklermişcesine içeri girdiğinde kapıyı kapattı. Salondan çıkan Pelin'in annesini gören Polat birçok defa tekrar ettiği şeylerle kendini sakinleştirdi.

"Hoş geldin evladım." diyerek tebessüm eden Nesrin Hanım, sanki esas oğluymuş gibi içtenlikle gülümsediğinde rahatladığını hisseden Polat elindeki çiçekleri etrafındaki kadınlara göz gezdirerek dağıttı. "Öğrendiğime göre bu evin kadınları hayli fazlaymış."

İnce esprisine tebessüm ederek ilk karşılık veren Pelin'in ablası olmuştu. "Çok naziksin Polatcığım."

Ilgın'da dahil olmak üzere herkes buketini aldığında sitemli sitemli konuşan kadın, "Görüyor musun anne?" diyerek ilk günden beri kaynanası olarak görmediği kadına çiçeği gösterdi. "Senin oğlun bir gün almadı bana böyle bir çiçek."

Pelin gülerek Polat'a döndüğünde adamın ona göz kırptığını fark etti. Bir kaleyi fethetmenin en etkili yolu içeri sızmaktı. Polat evin kadınlarını ele geçirdiği için biraz daha rahatlamıştı.

"Kapıda kaldık, geçin çocuğum içeri." diyerek Pelin'in ablasına verdiği çiçeğiyle üç kız annesiyle önden giden Polat'ın arkasından derin bir nefes aldı.

Ilgın, "Fazla yalnız bırakmayalım bunları." dedikten sonra çiçeği öylesine savuşturup salona doğru adımladı. Onun peşisıra içeri giren Pelin ve ablası da boş bir yere oturduklarında salonun sessizliğine ayak uydurmuşlardı.

Sancak Bey, dikkatli bakışlarla karşısında oturan genç adamı incelerken yanında oturan eşinin uyarıcı cimciğini umursamadı. Kızını emanet edeceği adamı elbet inceleyecekti. Onun için kızları elmastı, paha biçilemez ve değerli. Bu sebeple daha fazla sessiz kalmadan "Pelin'le ne zamandır görüşüyorsunuz?" diyerek olaya direkt daldı. Zira boş muhabbetler şu an onu fazla germekten öteye geçmezdi ki kendi gerilmektense Polat'ın gerilmesini tercih ederdi.

Polat, sakince "İki ayı geçti." dedi.

Sancak Bey, gözlerini kısarak "Tanışmak için erken değil mi?" dediğinde Polat bu soruyu bekliyormuş gibi rahatça başını salladı. "Dışarıdan öyle görünebilir ama insan doğru kişiyi bulunca beklemek anlamsızlaşıyor."

Pelin, tebessümle Polat'ı dinlerken babasının yeni bir sorusuyla nefesi kesildi. "Kızım, senin için doğru insan belki ama sen kızım için uygun insan mısın?"

Salon buz gibi olurken ikizler bile Polat'a anlık acımışlardı. Babası sorularını özenle sıralamış ve etkili bir şekilde sormaya devam ediyordu. Az sonra gereksiz sorular sorarak karşılarında oturan adamın sabrını ölçeceklerdi. Çift kişi olmak bu yönden iyi oluyordu. İnsanın üstüne gittikleri zaman karşılarındaki kişi pes ediyordu.

Çocuklarımın Babası | Texting ✔︎Where stories live. Discover now