|56|

11K 646 5
                                    


Pelin: Sanırım vicdanımı hissetmiyorum. Masada altmış dört yerinden bıçaklayıp annemin kucağına attım.

Polat: O kadar kötü müydü?

Pelin: Sana şöyle anlatayım.

Pelin: Düşün ki düğünümüz Trabzonspor'un çok önemli bir maçına denk gelecek.

Polat: Ne diyorsun kızım? Ben kontrol ettim, yok öyle bir şey!

Pelin: Polat ben mi Trabzonspor mu?

Polat: Bu da soru mu Pelin?

Pelin: Kıvırma.

Polat: Sen can içim. Sen benim bu dünyada vazgeçemeyeceğim tek şeysin. Canımın içisin. İnsan canından nasıl vazgeçsin?

Pelin: Bir an Trabzonspor diyeceksin diye ödüm koptu ama... düştüm!

Polat: Bizimkilerde pek farksız değildi. Babam karşı çıkmadı ama annem delirdi. Vakti zamanında taktığımız altınları geri alacakmışız.

Pelin: Kız kardeşinin düğününe artık.

Polat: Bende öyle dedim. O evlenene kadar kim öle kim kala diyor.

Pelin: Annenden korkuyorum sanırım.

Pelin: Ama benimki de pak farklı değil.

Pelin: Bizimkilerde mesele altın değil hava atmak. Anne tarafında çocuklardan tek üniversite okuyan benim. Bir de seninle inanılmaz övünmek gibi planları varmış.

Pelin: Kızının bulduğu yakışıklı damatla elalemin kızlarına hava atabileceğini ne düşündürdü bilmiyorum ama yemezler.

Polat: Listeyi kısaltmak zorunda kalacaklar.

Polat: Büyük ihtimalle nikaha annem altın takmakla mükellef olanları, annen benimle hava atacağı insanları çağıracak.

Pelin: Biz en son ne demiştik?

Pelin: Kaçırsana beni sen. Zaten çok bile bekledik. Nikah gününü alalım erkene, zaten evde hazır. Soğan ekmek kemiririz artık.

Polat: Halledeceğiz sakin ol.

Pelin: Ben ciddiyim. Gel kaçır beni yarın.

Polat: Ciddi olduğuna emin misin? Gelirsem kaçırmadan gitmem.

Pelin: En yakın nikah dairesine!

Polat: Bana uyar. 😏

Çocuklarımın Babası | Texting ✔︎Där berättelser lever. Upptäck nu