Bölüm 9

193 7 1
                                    

Multimedya Semih.

Kutayla yaşananlar kafamı iyice karıştırmıştı. Eğer olanları Bulut öğrenirse olacaklar pek parlak gözükmüyordu. Okul çıkışında otobüs durağına yürüyüp otobüse bindim. Eve gitmeden birkaç yeri dolaşıp kitap alacaktım. Okumayı da boşlamıştım. Eve gittiğimde de zayıf olan dersleri çalışacaktım. Ne çok işim vardı. Ben düşünürken otobüsün kapıları büyük bir gürültüyle açıldı

Otobüsten inip kulaklığımı çıkarttım ve rastgele bir şarkı açtım. Sonunda büyük bir dükkan gördüğümde içeriye daldım. Kişisel gelişim bölümünü geçip genç kurgu bölümüne geldim. Önceden araştırmadığım için arkasını okuyup beğendimi alacaktım.

'Siyah Buz' beğenmiştim. Arkasını da okuyup kasaya doğru ilerlerken bir tane de test kitabı bulup aşağı kata indim. Kasiyer kıza gülümseyip ücreti verdim. Fişle birilikte para üstünü verirken fişi çöpe atıp parayı cebime koydum.

Çantamda telefonumun titreştiğini duyunca poşeti diğer elime alıp cevapladım. "Efendim,Merve" deyip telefonu omuzumla arama aldım poşeti çantama koyup telefonu tekrar elime aldım. Akşam bir yerlere gideceğimizi söylüyordu. Pek istemesemde eve gelince konuşacağımızı söyleyip kapattım. Eve yürüyerek gitmek istesem de uzaktı bu sefer otobüsle uğraşmak istemediğim için bir taksi çevirdim. Evin adresini verip arkama yaslandım. Kitap bakarken cebime koyduğum kulaklığımı yerinden çıkartıp tekrar şarkı dinlemeye başladım.

Ücreti ödeyip eve girdigimde selam verip odama çıktım. Üzerime eşofmanımı geçirdim. Erkeklerin yanında şort giyemezdim. Ne kadar rahatıma düşkün olsam da. Merdivenleri sekerek indiğimde hepsi salonda oturuyordu. Semihle Bulut televizyona bağlanmış kollarla maç oynuyordu. Merve ise telefonla uğraşıyordu. Yanıma aldığım test kitabımla Mervenin yanına oturdum. "Nereye gideceğiz?" diye sordum kısık bir sesle ama duyduğuna emindim.

"Ziyarete." Kısa cevap vermişti. Anlamamış gibi baktığımda çenesiyle mutfağı gösterdi.

Elimdeki test kitabını kapatıp ayağa kalkarken Bulut kısa bir süre gözlerini bana çevirdi ama daha sonra tekrar oyununa döndü. Daha fazla oyalanmadan mutfağa girdim. Kalçamı tezgaha dayayıp Merve'ye soran gözlerle baktım. O da anlamış olacak ki konuşmaya başladı.

"İki yıl önce Bulutların eski evinde bir yangın çıkmış. Annesi ve babası yanarak ölmüşler. Bulutta şans eseri kurtulmuş.Onları özlediğini söyleyince bende kabirlerine gitmeyi teklif ettim. Birazdan çıkacağız. Seni bekliyorduk." Merve uzun bir soluk alıp nefesini dışarıya verdi. Ben hala şoktaydım. Ailesini yangında kaybetmişti. "Tamam siz hazırsınız galiba bende hazırlanıp ineyim." dedikten sonra koşa koşa odaya çıktım. Bulutun yükü gerçekten ağırdı.

Beni de yangından o kurtarmıştı. Hala orada ne işi olduğunu sormamıştım , o da anlatmamıştı. Bugün sormaya çalışacaktım.

Üzerime siyah giymeye dikkat ederek aşağı indim. Merve koltuğa yaslanmış düşünüyordu. Bende yanına gittim. "Bulut nerede?" dediğimde tüm dikkatini bana verdi. "Dışarıya çıktılar. Bizi bekliyorlar. Haydi gidelim." Kafamı tamam anlamında salladım ve montumu üzerime geçirdim. Botlarımı da giyip koştura koştura arabaya gittik. Bulut kullanıyordu. Hep o kullanmıştı. Semihin ehliyeti var mıydı bilmiyordum. Bulut oldukça çökmüş gözüküyordu. Ona destek olmak istiyordum. Onun ger zaman yanında olduğumu belli etmek için vitesteki soğuk elini tuttum.

"Biz her zaman yanındayız. Seni yalnız bırakmayacağım." dedim güven verircesine. Bulutta arkasına bakıp gülümsedi. Bende kafamı çevirdiğimde Merveyle Semihin atıştıklarını gördüm. Onlar kardeş gibi olsa da onlara çift olmak yakışıyordu. Ne de olsa Semihte herşey vardı. Vicut desen var , boy pos desen fazlasıyla vardı. Ben yakışacaklarını düşünüyordum. Ben düşünürken Bulut konuştu. " Biliyorum ve teşekkür ederim." dedi soğukça. Şuanda samimi olmasını beklemiyordum zaten."Benim kaldığım otelde , yangın çıktığı gün. Beni nası---" Sözümü yarıda kesip bu sefer kendisi konuştu. "Buldum işte. Ve kurtuldun. Hala neyi soruyorsun. Kapat şu konuyu artık."

"B-ben özür dilerim. Yanlış birşey mi yaptım?" Arkamı dönüp Semihe baktım. Bu sefer o konuştu. "Dostum,kızın üzerine gelme." O da bana destek olduğu için kendimi biraz daha iyi hissetsemde yerimde sinip,sesimi çıkartmamayı tercih ettim. Yolculuğun geri kalanında dışarıyı izlemekle yetindim. Büyük bir mezarlığın kenarına yanaştığımızda geldiğimizi anlamıştım. Üzerimi düzeltip kapıyı açtığımda Bulut çoktan inmişti. Mervenin yanına yanaşıp yürüdüm. Semihle Bulut önde biz arkada ilerliyorduk. Ne yapacağımı,nasıl davranacağımı kestiremiyordum. Değişken ruh hali sayesinde kaybeden hep ben oluyordum.

Bir aile mezarının önünde durduğumuzda Bulutun hüznü iyice artmıştı. Gözünden düşen birkaç damla yaşı da görmüştüm. Erkekler ağlamaz lafı tam bir saçmalıktı. Ne yani erkekler insan değil miydi? Onlar ağlayamaz,duygulanamazlar mıydı? Benimde suratım düşünce yanımdan geçen çocukla irkildim. Mezarlıklarda mezarları sulamak için görev yapan şu çocuklardan gelmişti. Bulut kenara çekilip çocuğun görevini yapmasını izlerken bende davranışlarıma dikkat etmem gerekiyordu. Merve ve Semihte Bulutun yanına giderken bende birkaç adım yanaşıp yanlarına gittim. Hepsi dua edip onları çok özlediklerini söylüyorlardı. Bende biraz ilerleyip bir ağaca yaslanıdım. Ayağımla toprağı deşip deşip tekrar kapatıyordum.

Yaklaşık beş dakika sonra mezarlıktan ayrılmış yemek yemeye bir kafeye gelmiştik. Herkes birşeyler söylemiş yiyorken bende önümdeki kumpiri eşeliyordum. Bulutun bana bağırmasından sonra pek keyfim kalmamıştı. Bulutta pek meşeli gözükmüyordu. "Ben hesabı ödeyeyim. Sizde arabaya geçin." dedi Bulut bende hızlıca kalkıp arabaya yürüdüm. Kızgın haliyle onu ikiletecek değildim. Gerçekten içinden canavar çıkabiliyordu. Bu sefer Mervenin yanına arka koltuğa geçtim. Yanıma aldığım kulaklığı telefonuma takarken herkes içeriye girmişti. Bulut gaza basıp uzaklaşırken bende dışarıyı izliyordum.

Önce Merveyi evine bırkapıp eve geldik. Kapının önünde durduğumuzda kulaklığımla telefonumuda cebime attım. Arkadan yavaş yavaş giderken çoktan kapı açılmış herkes içeriye girmişti. Bende montumu çıkartıp askılığa asıp yukarıya çıktım. Üzerindekilerden kurtulup suyun altına girdim. Bulutun bu davranışları beni sürekli dibe çekiyordu. Dengesiz pislik. Suyun altında yaklaşık yarım saat kaldıktan sonra bornoza sarılıp dışarı çıktım. Bulutun bana hazırlattığı dolabın önüne geçip pijamaları çıkarttım. İç çamaşırlarımı da geçirip ayıcıklı olanları giydim. Yatağa girip kıvrıldığımda kapının açıldığını duydum. Bulutun vanilya kokusu odayı doldururken bende gözlerimi sımsıkı kapattım. Uyumuş taklidi yapacaktım.

"Uyumadığını biliyorum,bücür. Aç gözlerini." dedi. Görmüş müydü? Gene de açmayacaktım. Bir oyun oynadıysam geri dönmeyecektim. Ayak ucuma oturup konuşmaya başladı. "Bugün seni kırdıysam...özür dilerim. Ben sadece..." dedi ve devamı gelmedi. Onun yerine yatağının arkası çöktü. Bir anda burnuma vanilya kokusu hücum edince Bulutun eli belimi kavradı ve beni kendine çekti. Yanıma mı yatmıştı.

TANRIM! BULUT YANIMA YATMIŞTI ! Birlikte uyuyorduk. Bir sabah mutlu uyanacaktım.

Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Biraz kısa olmuş olabilir. Kusura bakmayin. Tesekkur ederim :)))

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin