XIII.

7.5K 629 275
                                    

sabredip okuyun tamam mı biliyorum okuyucu için diyalog>monolog ama inanın benim için daha uğraştırıcıydı, ve yazılması lazımdı yani plsss bunları birkaç bölüm daha yazıp öyle ekleyecektim ama çok beklettim ve inanın kendimi de çok beklettim dün geceye kadar elimde bir paragraftan fazlası yoktu :( bu aralar anneniz ona ilham veren hiçbir şeyin olmayışıyla imtihan oluyor :( yapabilirsem birkaç bölüm daha yazarım bu ara hatta bugün bile olabilir ama şimdi dersim var sooo zai jian!!!

Kendini koşarken buldu.

Ve bu yanlıştı. Tanrı aşkına, hakim olduğu toprakların etrafı eşini ondan almaya gelmiş sürülerle çevriliyken, yapması gereken son şey tüm bunlardan kaçmaktı.

Yaptığını kurallarla arasının asla iyi olmadığı gibi bir açıklamayla kestirip atmayı çok isterdi, ama doğru değildi bu. Kurallar onun karakteristiğinin bir parçasıydı; hep olmuştu. Lider olarak doğmuştu, bunun için yetiştirilmişti. Eşinin kokusunu daha çocukken almıştı, eğitiminden kalan tüm vaktini onu bulacağı günü düşleyerek geçirmişti. Kokuyu unutmamak için öyle sık düşünmüştü ki, bulduğunda da elbette hata yapmamıştı.

O asla hata yapmazdı.

Peki öyleyse neden, oracıkta tüm gücünü ayaklarını yere basmaya harcarken, yüzüne sertçe çarpan rüzgar gözlerini görüş alanını sınırlayan toz taneleriyle doldururken, ciğerlerini kusana kadar bağırmak isterken, bütün hayatının bir hata üstüne kurulu olduğunu düşünüyordu?

Tüm bunları neden şimdi hissediyordu? 24 ne zamandan beri hayatını sorgulaman için uygun bir yaş olmuştu?

Olması gerekenden daha derin nefesler aldı.

Koku hep oradaydı.

Tarifsizdi.

Harry onu hep sümbülteberlere benzetmişti. Kimi zaman daha tarçınlı, arada sırada yaseminli ama daima, yağmur ve bulutlu günlerin ardından uyanılan güneşli bir sabah gibi. Zamansız, beklenmedik, ama bir şekilde huzur verici.

Ev gibi.

Durdu, sırtını bir ağaca yasladı ve kokuyu en keskin aldığı o günü düşündü. Arabasıyla Paige’in evinin olduğu sokağa girdiği an yerinde duramaz, direksiyonu tutamaz olmuştu. Başta zihninin ona oyun oynadığını sanmıştı, çünkü koku sahiden hep oradaydı.

Ama sonra eve yaklaşmıştı ve her şey o kadar… netti ki, algıları aniden standart bir alfanınkinden de çok çıldırmıştı. Oradaydı. Onu bulmuştu. Nihayet-nihayet gerçek oluyordu. Ne yapması lazımdı? Terli avuç içleri kesinlikle iyi bir başlangıç sayılmazdı, önce onlardan kurtulmalıydı. Geri dönüp bir defa daha duş alsa olmaz mıydı? Ya gelene kadar- kokmaya başladıysa? Annesini arasa çok ayıplanır mıydı? Eve girmeden önce bir yere uğrayıp… ona hediye edecek bir şeyler almak nasıl bir fikirdi? Ya da- film gibi bir şeyler, yani belki de bu şekilde ortak bir şeyleri olduklarını farkına varırlar- elbette bir ömür dışında ortak bir şeyler ama…

Harry o eve nasıl girdiğini farkına bile varmamıştı. Onu selamlayan aileyi zar zor onaylayabilmişti, gözleri davet edildiği salon boyunca gezinmiş ve onunkileri bulmayı beklemişti

Onun yerine, birkaç saniyesini Louis’ninkilere hapsolmuş şekilde geçirmişti. Harry o günü düşünürken o anı asla atlamazdı, eş fikriyle o kadar çıldırmışken durup Paige’in kuzenine birkaç saniye boyunca aylak aylak bakabilmesi kesinlikle mucizevi bir olaydı.

İnkar etmesi anlamsızdı, çocuğun gözleri insanın nefesini keser cinstendi.

Çocuk, diye tekrarladı zihninde. Birkaç saat önce kaç farklı pozisyonda düzebileceğinin hayalini kurduğun çocuk.

far as fate, close as galaxyWhere stories live. Discover now