XIV.

9K 667 553
                                    

benim notum yani bölümün en heyecanla beklediğiniz kısmı: evet tamam biliyorum bu bir rekor bu uğurda yanımda olan herkese teşekkürler dfjfdk ay neyse tamam gecenın son bölümünü de yazdım ve proofread falan yok çünkü daha fazla bekletme lüksüm yok. depresif düşünceler konusunda uyardım sayın, bu bölümde var az :( hadi şimdi bolca yorum, karbonhidrat tüketimimi onlarla dengelemek istiyorum da. sayanoraaa

“Louis,” kapı art arda tıklatılıyordu. “Louis, aç şu kapıyı!”

Peki ya sonra? Diye sormak istedi. İçimdeki omegayı nasıl kustuğumu sana mı izleteyim?

Ama yapamadı çünkü, şey, biraz meşguldü. Klozetle. Ve kusmakla. Son bir haftadır -Eunomia’yı aldığı günden beri- her sabah olduğu gibi.

“Bebeğim,” Jay’in sesi titriyordu. “Bırak yardım edeyim.”

Hayır. İşte bunu yapamazdı. Kusarken istemsizce de olsa kendisi yeterince ağlıyordu zaten, bir de annesinin başında durup onunla ağlamasına ihtiyacı yoktu. O hatayı sadece ilk sabah yapmıştı, bir daha tekrarlamaya hiç niyeti yoktu.

“En azından bir şeyler söyle,” diye diretti Jay. Louis tam olarak bunu yapmak için ağzını açtı -sesi biraz mahvolmuş çıkacaktı muhtemelen ama- ama sonra öğürdü ve kafasını yine klozete eğdi.

Eh, en azından hala hayatta olduğuna dair bir işaret olmuştu ki, Jay nihayet kapının önünden ayrılmıştı.

Gerçi annesi istese de banyodan fazla uzaklaşamazdı. Burası bir motel odasıydı sonuçta. Cheshire’dan ayrıldıkları gece sabaha karşı buraya gelmişlerdi. Louis, Jay’i kalacakları yeri Derbyshire çevresinden seçmeye ikna etmişti, çünkü bir şekilde izi sürülse de götürüleceği kişinin Aiden olması fikri rahatlatıcıydı. Derbyshire sınırına en yakın sığınak bu eski moteldi, kesinlikle içinde oldukları durum düşünüldüğünde tam aradıkları yeri bulmuşlardı.

Tabii, Louis geldiği gün dalalı iki saat bile olmamış uykusundan apar topar kalkıp midesindeki her şeyi klozete boşalttıktan sonra bırak motelin konumunu, hiçbir şeye iyimser bakamaz olmuştu.

Ortaya çıkmıştı ki, vücudu bu defa Eunomia’ya ilk seferki kadar misafirperver davranmıyordu. İlk alışında Louis ateşlenmiş, sancılanmış, ve kendini ciddi ciddi ölüyor gibi hissetmişti ama vücudu ilacı kabullenmişti.

Bu defa ise durum geçmek bilmeyen bir gıda zehirlenmesini andırıyordu. Bünyesi Eunomia’yı kabullenememişti, direkt kanına enjekte olmuş ilacı onu kusturarak, midesindeki elektrolizleri yok ederek dışarı atmaya çalışıyordu.

Louis annesinin bu duruma içten içe sevindiğini biliyordu, elbette acı çekme kısmına değil; Eunomia’yı geri çeviriyor olduğuna. Boşa çıkacağını bilmese, kendisi de umutlu olduğunu itiraf ederdi- ama hayır, yoktu öyle bir şey. Louis her şeyi çoktan gözden çıkarmıştı. Bir eşi olmayacaktı çünkü onu bu halde kimse istemeyecekti, çocuk sahibi olamayacaktı, muhtemelen o kadar uzun yaşayamayacaktı bile.

Asla kızgınlıktan önce gördüğü rüyalardaki kadar mutlu olamayacaktı.

Klozete gözlerinden birkaç damla yaş düştü. Tamam, bunları düşünmekten vazgeçmeliydi.  Jay’le akşam konuştukları şeylere odaklanması daha doğruydu. Annesinin dediğine göre, ortalık sakinleşmişti çünkü sürünün elinde yalnızca Paige kalmıştı, onun da omega olmadığını anlamak için kimsenin DNA testine ihtiyacı yoktu.

Louis bu konuşmayı neden yapmış olduklarını biliyordu. Jay’in dönmesi gereken bir hayatı vardı. Louis’den başka altı çocuğu daha vardı ve onları bir hafta bile Dan’le bir başlarına bırakmak fazlaydı ona. İşin içine bir de sürü bu haldeyken Jay gibi prestiji bulunan birinin ortadan kaybolmasının yaratacağı kaos girince, yönler hep çıkmaz sokağa sapıyordu.

far as fate, close as galaxyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin