VI.

7.5K 694 375
                                    

Louis kendini koca ormanın kim bilir neresinde öyle çaresiz hissetti ki, neredeyse annesini arayıp gel beni al diye yalvaracaktı. Ama sonra, şu durumda annesine yalvarmanın da bir anlam ifade etmeyeceğini fark etti ve aklına gelen ikinci kişiyi aradı.

Niall’ı.

Çocuk muhtemelen Louis’nin bir garibe olduğunu düşünecekti, ilk gününden ona S.O.S çağrısı veriyordu, elbette düşünecekti. Ama ne yapabilirdi ki? Jase’i aramaktan daha iyi bir seçenekti. Ya da o evde yaşayan herhangi birini. Evet, Louis hiçbirinin ağzına sakız olmak istemiyordu.

Niall’ın telefonunu iki defa, sesli mesaja düşene kadar çaldırdı. Sonra da kesinlikle bir omegaya yakışmayacak şekilde bir şeyleri fırlatmak istedi çünkü sahiden, ne oluyordu ya? Eğer gerçekten omegalar için gelmiş birileri vardıysa Louis kendini gümüş tabakta sunmaktan başka bir şey yapamıyordu, bir tür şaka mıydı bu?

Avucunu yüzüne sürdü ve iç çekti. Annesini arayacaktı, başka bir çıkış yolu vardıysa da düşünemiyordu. Numarayı çevirdi ve annesinin sesini duyana kadar, telefonun üç defa çalması yetti.

“Louis,” dedi Jay. “Aramanı bekliyordum, mesajımı aldın mı?”

Yanağının içini ısırdı. Evet, mesajı almasına almıştı ama, küçük bir detay vardı. Dinlememişti.

“Evet,” diye yalan attı.

“Oh, iyi,” annesi rahatlamış bir nefes verdi. “Güvendesin, değil mi? Ah, bir de soruyorum. Elbette öylesin, Alfan da seninle mi?”

“Alfam mı?” diye sordu Louis, kelime o kadar yabancıydı ki, ağzında bozuk para tadı kaldı. “Ne demek alfam? Be-ben yalnızım.”

“Yalnız mı?!” diye bağırdı Jay. “Nasıl yalnız? Kim yalnız bıraktı seni? Evdesin değil mi?”

Louis şimdi sıçtım, diye düşündü gözlerini kapatarak. “Şey, ormandayım.”

“Tanrım…” Jay’in sesi kısılmış, hastalıklı gibi gelmeye başlamıştı. “Mesajmı dinlemedin, değil mi Louis?”

Annesi onu göremediği halde başını suçlu suçlu iki yana salladı. “Özür dilerim.”

“Yorkshire sürüsünün, haberi var,” dedi Jay, özrü görmezden gelerek. “Gönderildiğin için çok kızgınlar, eşinin başka bir sürünün lideri olmasını kabullenemediler. Peşindeler diyorum, Louis. Eşin olacak aptal ne işle meşgul?”

“Anne,” Louis’nin dudakları titredi. “Anne benim bir eşim yok.”

“N-ne demek bu?” diye sordu Jay. “Yeni Alfa’nın sürüden bir eş bulduğunu biliyorum, Louis. Tek omegaları sensin, başka kim olabilir?”

“Benden omega olduğumu saklamamı istedin, nasıl ben olabilirim?!” diye bağırdı Louis. Annesi cevap vermedi ve Louis birkaç saniye durup sakinleşmeyi bekledi. “Paige. Alfa’nın eşi Paige.”

Annesi küfür etti ve Louis hayatında bundan daha ilginç bir şey duyduysa da, anımsayamadı. “Aptal. Aptal herif. Kendine bir beta mı seçti?”

“Paige’in omega olduğunu sanıyor…”

“Sikeyim öyle alfayı,” dedi Jay ve Louis yeniden, sadece durdu ve ağzı açık halde etrafa baktı. “Daha bir betayla omegayı ayıramayan adamı lider mi yapmışlar? Belki de seni sahiden yollamamalıydım. En azından sürünün ayarlayacağı liderlerin beyin aktivasyonları yapılı.”

Louis tuhafça boynunu ovuşturdu. “Anne, şey, ne yapacağım?”

Jay iç çekti. “Of, haklısın. Özür dilerim. Önce seni oradan çıkarmalıyız. Sonra da… Bir Alfa bulmalısın.”

far as fate, close as galaxyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin