15. Bölüm

27.3K 1K 108
                                    

(Bölüm morguvercin için. Aramıza katılmana çok sevindim tatlım umarım bölümü beğenirsinMultimedia’da Berk ve bölüm şarkısı var.)

15. Bölüm

-Samet-

Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Hiçbir şey olmamış gibi sahile inip arkadaşlarımla eğlenemezdim. Onlar da oradaydı çünkü. Canım acıyordu. İkisini yan yana görmeye dayanamıyordum. Birbirlerine aşk dolu gülücüklerini attıklarında, birbirlerini gözümün önünde öptüklerinde nefesim daralıyordu. Canımın acıması için illa onları görmem de gerekmiyordu gerçi. Hazal’ın yanımda olmadığı her saniye ölüyordum.  Yaşamam için bir neden kalmıyordu.

Ama daha fazla böyle yaşayamazdım. Hazal bana ne kadar acı çektirse de, ne kadar sinirlenmeme, üzülmeme neden olsa da ona kızamıyordum. Ve onu daha fazla kaybedemezdim. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Böyle beklemek, böyle Berk’le ayrılacakları günü beklemek çok can sıkıcıydı.

Ayrıca ben bu kişi değildim. Sevdiği kız bir başkasının olunca peşini bırakacak türden biri değildim. Hazal sırf Berk’e gitti diye ondan asla vazgeçemezdim. Eğer onlar kendi istekleriyle ayrılmazlarsa ben bir şekilde yolunu bulurdum.

***

-Hazal-

Berk’in elleri tişörtümden içeri girip vücudumu keşfe çıkarken dudaklarımdan çıkan belli belirsiz bir iniltiyle birlikte ellerimi ensesine götürüp kendime biraz daha bastırdım.

Her yerimden alevler çıktığını fark ederken tek istediğim oydu.

Dili ağzımın içinde bir festival gerçekleştirirken daha fazlasını istediğimi o an anladım. Neyi bekliyordum ki? Onu seviyordum. Hayatımda kimseyi böyle sevmemiştim daha önce. Ona güveniyordum. En önemlisi onu istiyordum işte.

Dudaklarını bu sefer boynumu keşfetmek için aşağı indirdiğinde bende ellerimi tişörtünün aşağısına indirip onu çıkarmaya çalıştım. Çok büyük bir fazlalık değil miydi ama?

Bu hareketimle beni, üzerinde oturduğumuz yatağa yatırıp üstüme çıkmasıyla bacaklarımı beline doladım ve onu daha fazla kendime çekmeye çalıştım. Evet çalıştım çünkü o kadar yakındık ki daha fazla kendime çekemezdim. Dokunduğu her yer alev alırken bu anın hiç bitmemesini milyonuncu defa diledim.

Boynumdan ayrılıp dudağıma kadar olan kısımları öpe öpe suratımın önüne geldiğinde o tiryakisi olduğum mavi gözlerine bakmaya başladım.

Aramızda büyük bir sessizlik olduğunda ve birbirimize bakmaya devam ederken hangi ara, nasıl söylediğimi bilemesem de dudaklarımdan “Seni istiyorum.” cümlesi çıkmıştı.

Şuan yaşadığım duygular tarif edilemezdi. Bunu söylemeye korkuyordum ama onu istiyordum. Bana ait olmasını istiyordum. Birbirimize defalarca “Seni seviyorum.” demişken “Seni istiyorum.” demek  biraz zor ve şaşırtıcıydı ama demek istediğim tam da buydu.

Nasıl olduğunu anlamadan üstümden kalkıp üzerindeki tişörtü düzeltirken ne kadar zavallı olduğumu o zaman fark edebildim. Onu istediğimi söylemiştim ama o cevabını belli ederek üstümden kalkmıştı. Daha ne kadar zavallı olabilirdim ki?

Beceriksizce yerimde doğrulup tişörtümü ve saçlarımı düzeltmeye çalışırken onun suratına bakmamaya çalışıyordum. Berk ise tişörtünü düzeltip kendine çeki düzen verdikten sonra camın önündeki  koltuğuna oturmuş dışarıyı seyretmeye başlamıştı.

Nihayet kendimi hazır hissettiğimde ayaklarımı yatağın yanından uzattım ve ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Tam kapıyı açıp gidecekken bir elin buna engel olurcasına kapıya güç uygulamasıyla arkama döndüm.

Seninle Sonsuza KadarWhere stories live. Discover now