29. Bölüm

22.1K 818 69
                                    

(Bölüm İrem için, umarım beğenirsin canım :') Multimedia'da bölüm şarkısı ve Samet vaar.)

 

Koltukta bacağımı diğer bacağımın üstüne atmış bir şekilde ritim tutarken Hazal'ı üçüncü kez arıyordum. O lanet telefonu ya yakınlarda bir yerde değildi ya da, bunu düşünmek bile istemiyordum. Üçüncü arayışımda hüsranla son bulduğunda yerimden hızlıca kalkıp salona gittim. Televizyonun karşısında oturan anne ve babama, "Ben Hazal'lara kadar gidip geliyorum." dedikten sonra cevap vermelerine bile fırsat bırakmadan evden çıkıp merdivenleri hızlı bir şekilde inip kendimi sokağa attım. Hazal'ın böyle davranmasına katlanamıyordum. Zaten o aptal herif gelip herşeyi yerle bir etmişti, birde Hazal'ın bu hareketleri devreye girince kendimi daha beter hissediyordum. 

Tam apartman kapısının yanındaki zile basacağım sırada arkamdan ismimi duymamla sessizce bir küfür savurdum. Sesin sahibini çok iyi biliyordum. Arkamı dönüp, gözlerimi üstünden ayırmadan yanına ulaştığımda ellerimle yakalarını sıkıca tutup "Ne işin var lan burada?" diye kükredim. Evini öğrenmişti piç herif. Bunu nasıl yapmıştı bilmiyordum ama onu öldürmem için bana verdiği sebepler günden güne artıyordu. 

Arsız gülümsemesini yüzüne yerleştirip, "Burdan geçiyordum, bilirsin en yakın arkadaşımı görünce bir sesleneyim dedim." dedi. Tam cevap verecekken, işaret parmağıyla Hazal'ların apartmanını gösterip, "Kız arkadaşının evi herhalde?" diye sordu. O aptal, ukala gülümsemesinin olduğu güzel suratının üstünde bir morarıklık eminim çok güzel duracaktı. Buna ihtiyacı varmış gibi görünüyordu. Benimde en yakın arkadaşım olduğuna göre ihtiyacını bir an önce karşılamam gerekirdi öyle değil mi?

Gözüne savurduğum yumruğun etkisiyle hafif sendeledikten sonra yakalarını düzeltip eski duruşuna geri döndüğünde hâlâ o aptal sırıtışı suratından silinmemişti. "Kız arkadaşına bende bir merhaba demek isterim. Zile sen mi basarsın yoksa ben mi basayım?" diye sorduğunda suratına bir yumruk daha geçirmemek için dişlerimi birbirine bastırıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Bu saatte belasını arıyordu bu belliydi ama ona istediğini vermeyecektim. Burada, bu şekilde olmazdı. Bir an önce burdan uzaklaşması gerekiyordu aksi takdirde Hazal onu görürse cidden kötü şeyler olurdu ve ben bunu istemiyordum.

Sesimi zorda olsa alçalttığımda işaret parmağımı göğsüne bastırıp,"Berk suratını dağıtmadan git buradan. Rahat bırak bizi." diye tısladım. 

Sokakta kahkahası yankılandığında kafamı kaldırıp Hazal'ın camının açık olup olmadığını kontrol ettim. Şükürler olsun ki kapalıydı. Aptal, umursamaz herif.

Suratındaki o geri zekalı gülümseme kaybolup, yerini ciddi bir ifade aldığında bana iyice yaklaştı. "Buraya hayatını tıpkı bana yaptığın gibi boka batırmaya geldim Samet. Onu hak etmiyorsun. Anladın mı beni? Her şeyi Hazal'a anlatacağım. O istemeden de buradan gitmeyeceğim. Anlattıklarımdan sonra beni hâlâ istemezse gideceğim. Kıt kafana bunu sokarsan sevinirim." dedikten sonra kendimi çok uzun süredir tuttuğumu ve buna değmeyeceğine karar verdiğimde suratına tekrar yumruğumu geçirip yere serilişini izledim. 

Yerde burnunu tutarken ona doğru biraz eğildim. "Bu akşam olmaz. Hazal için kötü bir gündü. Şimdi git." deyip kendimi hızlıca bizim apartmana atıp sırtımı duvara yasladım.

Dayanamazdım. Onsuz olmazdı. İmkânı yoktu. Onu kaybetmekten iliklerime kadar korkuyordum. Onsuz nefes alabileceğimden bile emin olamazken öylece onu kaybedemezdim. Berk'e bir şekilde engel olmam gerektiğini biliyordum ama bunu yapamazdım. Olmazdı işte. Ne kadar engellemeye çalışırsam çalışayım bir gün mutlaka öğrenmesini sağlayacaktı buna adım gibi emindim. Gözlerimden yaşlar düşerken kendimi yavaşça yere bıraktığımda onu ilk gördüğüm gün ve daha sonraları gözümün önünden bir rüya gibi geçti. Evet, rüyaydı. Ve ben bir gün uyanacağımı zaten biliyordum. O, benim olamayacak kadar mükemmeldi. Ben ise basit bir oyunla onu sevgilisinden ayıran zavallı bir çocuktan başkası değildim. Kafamı aptal gibi yumruklarken kendime lanetler savuruyordum. Ağlıyordum. Onu kaybetmeyi beklerken ağlamaktan başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Öylece ağlıyordum ve Berk'in onu benden alacağı günü bekliyordum. Ah. Kendimi hiç bu kadar güçsüz hissetmemiştim.

Seninle Sonsuza KadarWhere stories live. Discover now