24. Bölüm

24.8K 858 72
                                    

(Bölüm İrem için. Aramıza katılmana çok sevindim umarım bölümü beğenirsiiin. Multimedia’da bölüm şarkısı ve hepinizin tanıdığı karakterler var.)

24. Bölüm

“Oraya gerçekten gidecek misin yani Berk?!”

Bavuluma koymak için katladığım tişörtümden kafamı kaldırıp bana meraklı ve bir o kadar da sinirli bakan Başak’a baktım. Bunu hak etmediğini biliyordum. Ama bende onun sevgisini hak etmiyordum ve gitmeliydim. Daha fazla umut veremezdim. Onun yanında her ne kadar kendimi iyi hissetsem de yanında kendimi çok daha iyi hissettiğim kişiye ihtiyacım vardı. Onu görmem gerekliydi. Çok özlemiştim. Suratını, gülüşünü hatırlayınca kalbim acıyordu. Onsuzluk hayatımda çektiğim en büyük acılardandı.

“Evet gideceğim Başak.” deyip gardırobumdan bir kot pantolon alıp onu da bavulumdaki kıyafetlerin arasına ekledim.

“Ya ben? Ben ne olacağım? Bu zamana kadar beni yanında tuttun. Sana iyi geldiğimi söyleyip, gitmeme izin vermiyorken aklında ne vardı Berk?”

Başak’a baktığımda uzun zamandır tuttuğu gözyaşlarını serbest bırakmıştı. Yatağımın önünde kollarını birleştirmiş bir şekilde dikilirken yanına gidip kollarından tuttum. Gözlerinin içine bakmayı bir an bile bırakmazken “Beni anlamaya çalış. Onu seviyorum Başak. Onsuz yapamıyorum işte görüyorsun bir ölüden farksızım.” dedim.

Anlamayacağını biliyordum. Çünkü beni hala seviyordu ve kaybetmek istemiyordu. Ama sırf onu mutlu etmek için burada, yanında daha fazla kalamazdım. Geçen her bir saniye Hazal ve benim için çok önemliydi artık. Onsuzluğa daha ne kadar dayanabileceğimi bilmiyordum üstelik.

Ellerimden hızlıca kurtulup bir adım geriye gittiğinde, “Anlamaya çalışayım öyle mi? Çalışamam kusura bakma.” diye bağırdı suratıma doğru. “Ah bu arada bilmediğin bir şey var. Oraya gittiğinde Hazal’ın kollarını açmış bir şekilde seni beklediğini görmeyeceğini bilmelisin. Samet ile çok güzel giden bir ilişkileri olduğunu duydum.” dedi bu sefer diğer konuşmasının aksine daha güçlü çıkan sesiyle. Bana meydan okuyordu. Canımı acıtmaya çalışıyordu ama ben zaten bunu tahmin ederek gitmek istemiştim. Bu şey beni yıldırmaya yetecek güçte değildi.

“Bunu söylerken vazgeçeceğimi düşündün değil mi Başak? Olmayacak ama böyle bir şey. Hazal bana ait. Samet’e ya da bir başkasına değil. Bana. Sadece bana. Anladın mı?” diye sordum işaret parmağımla göğsüme bastırırken.

Gözlerinden akan yaşları silip hiç beklemediğim bir şekilde bana yaklaşıp sertçe dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Beni hiç bırakmak istemezmiş gibi öpüyordu ama gideceğimi de biliyordu. Beni son bir kez daha öpmek istemişti belki de. Bu kadar sevilmek garip hissettiriyordu. Beni sevmesini tek istediğim kişi Hazal iken bir başkası tarafından bu kadar sevilmek garipti.

Dudaklarını dudaklarımdan ayırdığında yüzümü ellerinin arasına alıp “Seni hep seveceğim.” diye fısıldadı.  Ne cevap vereceğimi bilemezken yanağına sıcak bir öpücük bırakıp uzaklaştım ve gülümsedim. Bu durumdan bir an önce uzaklaşmak için tekrar gardırobumun karşısına gidip birkaç tişörtü daha bavuluma yerleştirdim. Başak’ın bir anda boğazını temizlemesiyle ona doğru döndüm ve yüzündeki ifadeyi çözmeye çalıştım.

“Sana bir şey söylemem gerek. Madem gideceksin bilmen gerek. Her ne kadar bunu söylediğimde benden nefret edeceğini bilsem de gizlemek istemiyorum.” dedi.

Kaşlarımı çatıp, yatağa oturduğumda yanıma oturması için yanımı işaret ettim. Söyleyeceği şeyi hem merak ediyor hem de kötü bir şey olmasından dolayı duymak istemiyordum.

Seninle Sonsuza KadarWhere stories live. Discover now