25. Bölüm

24K 826 77
                                    

(Bölüm Cansu için, umarım beğenirsin tatlımMultimedia kısmında Samet ve dinlemenizi şiddetle önerdiğim bir şarkı var.)

25. Bölüm

Yüzüme vuran güneşle gözlerimi zar zor açıp yan tarafımı kontrol ettim. Saate baktığımda Samet'in bu kadar erken kalkması beni ilk başta şaşırtsada içeriden gelen nefis kokular neden kalktığını gayet iyi açıklıyordu. Muhtemelen karnı feci derecede acıkmış ve dayanamayacak duruma geldiğinde kalkıp kahvaltı hazırlamaya karar vermişti. Yataktan kalkıp lavaboya gittiğimde yüzüme su çarpıp, saçlarımı tepeden topuz yaptım ve giyinmek için odaya geri döndüm. Üstüme siyah dar bir pantolon ve Pink Floyd tişörtlerimden birini geçirip mutfağa doğru ilerledim.

Mutfağa girdiğimde Samet'in arkası dönük bir şeylerle uğraşmasını fırsat bilerek yavaş adımlarla yanına gittim ve aniden kollarımı vücuduna dolayıp boynuna bir öpücük bıraktım. 

Yüksek sesle "Ah Hazal." diye bağırdığında kıkırdayıp onu kendime çevirdim. Sertçe dudaklarımı dudaklarına bastırdığımda ilk önce biraz afallayıp daha sona bana katıldı. Onu seviyordum. Bana müthiş hissettiriyordu. 

İkimizde nefes nefese bir şekilde birbirimizden ayrıldığımızda kestiği salatalıklardan bir tane ağzıma atıp masaya oturdum. Annemler bu aralar çok sık çıktığı şu şehir dışı gezilerinden birilerine gitmişlerdi ve bizde Samet ile 3 gündür birlikte kalıyorduk. Bu işi onun ailesi ve benim ailem her ne kadar abarttığımızı düşünselerde bize güveniyorlardı. 

Aslında herşey bu aralar gayet iyiydi. Hatta o kadar iyiydi ki kötü bir şey olup bunu bozacak diye korkuyordum. Samet ile mutluydum ve bunun bozulması hayatta isteyeceğim en son şeydi. Geçmişte çok üzülmüş biri olarak sanırım mutlu olmayı hakediyordum. Aslında hayatım 2 gün önce gördüğüm bir kabus dışında gerçekten de imrenilecek bir hayat olabilirdi. Adını ağzıma uzun zamandır almadığım birini rüyamda görmek ne kadar doğru olabilirdi ki? Evet tahmin ettiğiniz üzere rüyamda Berk'i görmüştüm. Gerçi o benim için artık bir rüyadan çıkmış bir kabusa dönüşmüştü. Kaç ay olduğunu unuttuğum bir zamandır suratını görmüyordum. Suratını unutmuş bile olabileceğimi düşünmüştüm. Ah, bilirsiniz sevmediğiniz hatta nefret ettiğiniz birisini gerçekten unutmak istersiniz. Her şey iyi giderken bir anda karşınıza çıkar ve herşey eski iğrençliğine geri döner. İşte bu da onun gibi bir şeydi. Rüya öyle bir rüyaydı ki uyandığımda Berk'i yanımdaymış gibi hissetmeme neden olmuştu. Berbat, gerçekten berbat bir şeydi. Suratını görmeye rüyalarımda bile hazır değildim. Sesini duymaya, gözlerinin içine bakmaya kesinlikle hazır değildim. Gerçi onun o güzel suratını tuvalete sokmak ölmeden önce yapılacaklar listemin ilk 10'unda yer alıyordu. Her ne kadar onu unuttuğumu kendime inandırsamda bu aralar sürekli onu düşünürken buluyordum kendimi. Onunla geçirdiğim vakitleri hayatımın en kötü dönemi olarak adlandırsam da bir türlü tam olarak aklımdan çıkaramıyordum. 

"Hazal beni duyuyor musun?"

Samet'in sesiyle gözlerimi bir kaç kere kırpıştırıp normal hayata döndüm. "Dalmışım ne dedin?" diye sordum kısık sesle.

Çatalını bırakıp, arkasına yaslandığında kollarını birleştirdi ve suratıma bakmaya başladı. Sanki yüzümde çözülmesi zor bir problem varmış gibi bakması garip hissettirmişti.

"Ne bakıyorsun Samet?" dedim sinirli bir şekilde. Ah cidden ne bakıyordu? Alt tarafı anlattığı şeyi duymamıştım. Bu beni inanılmaz bir nesne yapmazdı değil mi?

Uyuz sesini devreye sokarak, "Bakarken izin mi alacağım sevgilim?" diye sordu soruma karşılık. Bir elimle yüzümün yüzde altmışını kapatmaya çalışarak, "Rahatsız oluyorum." diye mırıldandım.

Seninle Sonsuza KadarWhere stories live. Discover now