5. Bölüm: RJ

474 68 17
                                    

30 Ekim 1997, Perşembe

Dürüst olmak gerekirse Seokjin, Namjoon'u kendi için bir tehdit olarak görmüyordu. Kendisine engel olabileceğini de sanmıyordu, hatta buna emindi. Yine de bu sabah mahallede biraz dolaşıp sonra yeniden maske almak için markete döndüğünde Namjoon ve marketteki her-şeyi-sorgulayan-genci kendisi hakkında konuşurken duyunca Namjoon'un aklındakini öğrenmek istemişti.

Öncelikle, Namjoon polise gitmediği gibi çevresindeki kimseye de bir şey anlatmıyordu ve bu Seokjin'in işine geliyordu ancak kendisi bir şeyler yapabilir miyim derdine düşmüştü ki bu Seokjin'i güldürüyordu. Ne yapabileceğini merak etmişti ama daha kendisi bile ne yapacağını bilmiyordu, bir planı yoktu -aklında bir şeyler tasarlıyordu ancak kesinliği yoktu- bu yüzden daha ilk başta pürüzleri yok etmek istedi.

Namjoon'un saf olmadığını biliyordu, görebiliyordu. Onu küçümsediğinden değil ama engel olabileceğini sanmıyordu. Yine de bu broş için aklını kurcalayan şeylerden, daha yolun çok başındayken kurtulmanın iyi olduğuna karar verdi. Belki işin içine biraz oyun katmıştı ama derdini Namjoon'a çok iyi anlatabildiğini düşünüyordu. Öyle ki Namjoon o sinirle kendini odasına kapatmıştı ve sesi de çıkmıyordu.

Ne bir tehdit ne de herhangi bir silah olmadan Namjoon'u çok kolay avucunun içine alışı ona zevk veriyordu.

Başının altındaki kırlenti düzeltse de rahatsız hissetti. Namjoon söylediği gibi ona bir oda vermemişti. Önceki gece salonda kanepede uyumuştu ve bu gece de orada uyuyacak gibi duruyordu. Yastıksız ve üzerine örtecek herhangi bir örtü olmadan uyuyabilirdi ama canı istemedi.

Kalkıp Namjoon'un odasına adımladı, kapıyı çalmadı, tabii ki çalmazdı öyle bir adeti yoktu. Kapı aralandığında Namjoon'u ellerinin başının altında birleştirmiş tavanı izlerken buldu. Bakışları kendisine döndüğünde gözlerinden ateş fışkırıyordu ama Seokjin'in bunu umursayacak vakti yoktu.

Evin bu bölümüne ilk kez girdiğinden dikkat edemeden geçmedi. Oda küçüktü ve duvara dayalı bir yatak, diğer tarafında iki gözlü bir komodin ve dolap dışında bir şey yoktu.

Delici bakışlar hâlâ üzerindeyken dolaba doğru ilerledi. Yastık ve yorganın nerede olduğunu bilmiyordu, dolabın kapağını açtığında önce yığınla bir sürü kıyafetle karşılaştı. Ütüsüz ve düzensiz bir sürü kıyafet... Burun kıvırıp kapağı kapatacağı sırada iki gündür aynı şeyleri giydiğini hatırladı ve elinde imkân varken kotuyla yatmak istemedi. "Bu kalabalığın arasında kendime bir eşofman bulurum diye umuyorum." Göz ucuyla Namjoon'a baktı ancak onun ifadesi değişmedi. Sanki gözleri ile Seokjin'e türlü işkenceler yapıyordu. Seokjin, ondan hissettiği bu nefretin ve iğrenmenin yalnızca evinde zorla kalmasından dolayı olmadığına emindi, onun tarafından tanınmak ve kendisine karşı böyle bir hissin, negatif de olsa, beslenilmesinden rahatsız olmuyordu, aksine gururu okşanıyordu.

Ünlü olmak böyleydi.

Sonunda gri bir eşofman altı bulduğunda orada giyindi. Sonra eline bir tişört alıp kazağını da değiştirdi. "Eğer öyle bakmaya devam edersen bakışlarını farklı anlamlara yoracağım."

"Siktir git."

Namjoon sadece böyle söyledi. Acelesiz, sesi kaymadan ve oldukça net. Seokjin burnundan güldü. Dolabın diğer tarafında aradığı yastığı ve yorganı bulduğunda yerdeki kendi kıyafetlerini de eline alıp Namjoon'un başucuna ilerledi. Ona nefretle bakmasını yakından izlemek daha da keyif veriyordu. "İyi uykular külkedisi."

Evin içi kalabalık gibiydi. Kulağına dolan ve çoğu boğuk olan sesler onu uykusundan çekiyor ve başında bir ağırlığa neden oluyordu. Uyanmakta güçlük çeken biri değildi ancak bu yapay kalabalığın gürültüsü moralini bozuyordu.

pembe panter | namjin ✓Where stories live. Discover now