10. Bölüm: Antika Radyodan Geçmiş Dinletisi

333 54 24
                                    

"İki dünya savaşını göremediyse de bir dünya savaşı ile Kore Savaşı'nı gördü," derdi büyükbabası ne zaman radyonun ses ayarlama düğmesinin çalışmadığından yakınsa. "Savaş görmek öyle kolay değildir, evladım. Radyo da olsa etkileniyor işte, ondan bu tutukluğu." Sonra büyük radyonun önünden kalkar, bükülmüş dizlerini gevşetmek için ovardı. Yine istediği gibi ses verememiş veya kısamamış olurdu, yine de ihtiyar adam bunu o kadar sorun etmezdi.

Sonra torununun yanına geçer, hafif cızırtılar eşliğinde çalan şarkıya şöyle bir kulak astıktan sonra torununa bakar ve dudağının ucuyla gülümserdi. Torununun gözleri de büyük, ahşap radyodan ona kayardı. "Neden usanmadan radyo dinlersin, anlamam büyükbaba. Doğru düzgün çalışmıyor bile."

O zaman ihtiyar gülümsemesini büyütürdü ama acı bir gülümseyiş olurdu bu, Namjoon ta o çocuk yaşında hissederdi bunu. "Konuşacak kimsem yok ki. Zaman geçiriyorum böyle."

"Öyle deme büyükbaba! Ben varım ya..." Alınırdı Namjoon, gün boyu büyükbabasının yanından ayrılmazdı. Çocuk aklıyla ona her şeyi anlatır, büyükbabası anlattığında da onu tatmin edecek yanıtlar vermeye çalışırdı. Böyle söyleyince alınıyordu.

İhtiyar adamın gülümseyişi sesli bir hâl alırdı. Uzanıp Namjoon'un saçını okşardı. "Bilirim, bilirim. Ama senden önce, daha doğmadan edindiğim bir alışkanlığım. Çabuk kurtulamıyor insan. Sen üzülme oğlum. Ben seninle konuşurken arkada bir şeyler duymaktan da hoşnutum."

Namjoon'a bu cevap yetmezdi. Ellerini dizlerinin üzerinde birleştirir, bir süre parmakları ile oynardı. Ne zaman başını kaldırıp ağzını açmaya cesareti bulsa, hemencecik sorardı. "Neden oluştu ki bu alışkanlık? Kimse seninle konuşmuyor muydu? Babam?.."

İhtiyar adam hemen gözlerini kaçırır ve mırıldanırdı. Ona göre sadece dudakları oynuyordu ama Namjoon hep duyardı. Oğlundan yakınırdı büyükbabası, onun nankörlüğünden, kötü ahlakından. Sonra Namjoon üzülürdü, babası nasıl büyükbabasına karşı sevgisiz olmuşsa kendisine de öyle oluyordu çünkü. Büyükbabasının dizine yaslanır, radyodan çıkan müziği dinlerdi ve radyoyu izlerdi. Gözlerini hiç kapatmazdı. O ahşap, büyük ve biri bozuk iki düğmeli radyoyu hep izlerdi. Yıllar geçmesine rağmen kaldırdığı yerden hiç çıkarmamıştı ama o radyoyu hiç unutmamıştı.

Ne görünümünü ne de ağırlığını. "Ah, cidden ağırdı," diye mırıldandı Namjoon. Bunu, radyoyu babasından çalıp evden ayrılırken çok iyi anlamıştı. Evet, radyoyu çalmıştı Namjoon. Yedi sene önceydi ve hayatında bir ilkti, son olduğunu da biliyordu ama başka çaresi yoktu. Babası, kumar yüzünden borç içinde yüzüyordu ve adam nasıl ödeyeceğini bilememişti. Çareyi büyükbabadan kalma eski radyoyu satmakta bulunca Namjoon tabii olarak delirmişti. Büyükbabasını çok sevdiği su götürmez bir gerçekken, radyonun ondan kalan tek şey olması, gözündeki değerini artırıyordu ve bu asla maddi bir değer olamazdı.

Bütün gece uyumadığını hatırlıyordu. Babası sabah olduğunda, annesinin temizlik yaparken tozunu almak dışında herhangi bir elin değmediği radyoyu yerinden kaldıracak ve para için satacaktı. Öz babasından kalan tek şeyi böyle bir iğrençlik uğruna elden çıkarma düşüncesi Namjoon'un midesini bulandırıyordu. Hiç mi saygısı yoktu babasına? Hiç mi saygısı yoktu anısına?

Böyle düşüncelerle sabah olmuştu ve herkesten evvel kalktığına inanıyordu. Salona, girdiğinde duyduğu sessizlik, fırtına öncesi sessizliği andırsa da tek emeli radyoyu yerinden kaldırıp babasından gizlemekti. Şimdilik ne yapacağını, nereye götüreceğini bilmiyordu ama sorun değildi. Babası uyanmadan evden götürmesi bile yeterdi. Buna tam olarak çalmak denir miydi, emin değildi.

Ancak işler hep yolunda gitmiyordu. Namjoon, o ağır ve eski radyoyu kaldırmak için büyük çaba harcamış ve en sonunda kaldırdığında ise yeni uyanmış babasına rastlamıştı. Sonrasında ipler kopmuştu. Gürültülü kelimeler, şiddetli bağırışmalar komşuların bile ayaklanmasına sebep olmuştu. Babasına göre Namjoon, nankörün tekiydi. O radyoyu neden kaçırıyordu? Yoksa kendisi satıp parayı orada burada yiyecek miydi? Hem de babası eve ekmek bile getirecek para bulamazken? Bu kadar borçlanmışken?

pembe panter | namjin ✓Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt