13. Bölüm: Pembe Panter ile Konuşma Saati

354 52 21
                                    

Ne zamandan beri tamir işiyle ilgiliydi, bozulan bir şeyleri eski sağlam hâline getirmeyi seviyordu? Bu sorunun cevabını onun için uzaklarda aramaya gerek yoktu. Büyükbabasının radyosundaki o çalışmayan tek düğmeyi yeniden çalışıyor hâle getirmeyi kendine âdeta bir görev edinmişti, ne sesi yükselten ne de kısan, bütün işlevleri iptal olan bu düğmeyi onarmak lâzımdı ancak radyonun dışından bunun için ne kadar uğraşırsa uğraşsın beceremiyordu. Büyükbabasından çekinip, radyoyu bir daha çalışmaz hâle getiririm korkusundan içini açıp mekanizmasına da bakamıyordu. Ah bir bakabilseydi! İşte o zaman o düğmeyi onarmış olacaktı ancak büyükbabası...

Büyükbabası ona bu konu hakkında hiçbir şey söylememiş veya böyle bir işe kalkışırsa ona kızacağını ima etmemişti ancak Namjoon'un ya yapamazsam düşüncesi ile radyodan hepten olmak korkusu onu bu çekinmeye itmişti, bu yüzden yalnızca radyo sehpa veya masa üzerinde çalışır vaziyette duruyorken yanına kolunu uzatıp yanağını da koluna yaslardı ve işaret parmağı ile radyonun üzerindeki, altın yaldızlı markasını belirten isme, Moonstar, yazısına parmağı ile her bir harfi hissederek dokunurdu. Bu radyo sanki sadece bir cihaz değildi, kutsal bir eşyaydı, evrendeki tüm sırların cevabı, bir kurtuluş yoluydu, ona öyle değer ve önem veriyordu.

Bir gün radyoyu hep böyle dışından onarmaya çalışırken babası gelip "Madem tamire bu kadar meraklısın, o zaman gel yanıma" demesiyle kendini büyük lastiklerin, sıra sıra motor yağlarının, kirin, pasın içinde bulmuştu. Babasının tamirhanesi, kendisininki gibi devamlı düzenli ve tertipli olmazdı, oturmaya iskemle bile yoktu bu yüzden Namjoon çoğu zaman büyük araçların lastiklerine otururdu. Onlar da hep pis olurdu ama başka şansı yoktu.

Bir keresinde yine böyle lastiklerden birinin üzerine oturmuş bekliyordu, babası hemen ötesinde kaynak yapıyordu ve o kaynaktan hoşlanmazdı, zaten ellerinde bir tane gözlük olduğu için göz sağlığına verdiği önemden kaynaktan hep uzak dururdu. Bir adam geldi ve elinde küçük bir radyo vardı, en azından büyükbabasının eski radyosu ile karşılaştırılınca oldukça küçük kalıyordu. Adam önce Namjoon'a baktı ve sonra bakışlarını elindeki radyoya indirip "Bir sorunu var, çalışmıyor. Anlıyorsan sen bakıver," demişti ve Namjoon babasının tamirhanesindeyken ilk kez bu kadar neşeli hissetti. Uzun zamandır beklediği an eline geçmişti, bir radyonun içini görebilecek ve mekanizmasına hâkim olabilecekti.

Namjoon o gün yabancı adamın radyosunu bir şekilde tamir etmeyi başarmıştı ancak sonrasında eve gelip büyükbabasının radyosunu tamir etmeye hiç kalkışmadı, radyoyu o şekilde seviyordu ve büyükbabası da öyle.

Şimdi dışarıda gürültülü bir şekilde yağmur yağıyor ve kendisi salonun köşesindeki masada kendi radyosunu tamir etmeye çalışırken bu anı gelmişti aklına. Jin'in "Bir süre hiçbir yere gitmiyorum Namjoon-ie" demesinin ardından dört gün geçmişti ve üç gündür başkenti esir altına alan kuvvetli yağışlar vardı. Bu sabah da tamirhanedeki radyo birden çalışmaz olmuştu, Namjoon bunun hava durumu ile bir ilgisi olduğunu düşünüyordu ancak onu onarmalıydı, diğer türlü tamirhanede zaman geçmiyordu.

Jin, yağmura aldırmaksızın dışarıdaydı. Namjoon onun bu dört gün içinde her zamankinden daha normal davrandığına dikkat etmişti, yani daha az sinir bozucuydu ve suya sabuna dokunmamak gibi Namjoon'un sinirine dokunmuyordu. Yalnızca çok fazla telefon görüşmesi yapıyordu ve elbette bunları Namjoon'dan saklı yapmasa da onun kulak misafiri olmasını bir şekilde engellemeyi başarıyordu. Şu an Namjoon içeride radyoyu parçalamış ve içini dışına çıkarırken onun yağmurda dışarıda oluşu gibi. Namjoon düşüncesine refleks bir şekilde omuz silkti. Hiç mi hiç umurunda değildi.

Yani, şu an için umurunda değildi. Önce şu radyoyu bir tamir etmeliydi.

Radyonun hoparlörünü yuvasından havaya kaldırıp ona bağlı olan kabloların sağlamlığını kontrol edecekken birden elektrik kesildi, Namjoon eli havada bir şekilde önce bekledi, belki elektrik biraz sonra gelirdi ve işine kaldığı yerden devam ederdi. Karanlıkta öylece otururken çenesini sıktı, zamanlama çok manidardı gerçekten.

pembe panter | namjin ✓Where stories live. Discover now