Yirmi Dokuzuncu Bölüm

156K 10.6K 4.5K
                                    

Bölüm şarkıları
Model | Sarı Kurdeleler
Emre Aydın | Hırka

Merhaba,

Nasılsınız?

Yorumlar çok çok düşmüş bu beni üzüyor. Belki okullar açıldığından vakit ayıramıyorsunuzdur, bunu anlayabiliyorum. Sessiz okuyucularım en azından bir tane de olsa görüş belirtse mutlu olurum 🥺💜

Önce oy verelim. Keyifli okumalar diliyorum.

Fotolar spoiler içerir 🤤🥳😈

💫

Çocuklar için hazırladığım etkinlikleri dosyalarken kapı birkaç tıkırtının ardından açıldı. Sezen, "Gelebilir miyim?" diye sorunca elimdekileri masanın üzerine bırakıp ilgimi ona vererek "Gel," dedim.

Biraz çekingen davranıyordu. Karakol meselesinden sonra aramız epey açılmıştı. Yaptığı çok tehlikeliydi. Savaş'la ilk münasebetimiz pek hoş olmamıştı. "Abla," söyleyip söylememek arasında kalmış gibi bir tavır içindeydi. "Bir sorun mu var Sezen?"

En son bu tür bir diyaloğa girdiğimizde soluğu karakolda almıştık. Benzer bir durum yaşamaktan endişe etmiyor değildim.

Elindeki telefonu uzattı. "Annem seninle konuşmak istiyor,"

Annem. Birkaç saniye anlamak ister gibi suratına baktım. Ciddiydi.

Telefonu iki yana salladı. "Arama beklemede,"

Yaşadığım duygu karmaşasıyla telefonu aldım. Boğazımı temizleyerek aramayı beklemeden çıkardım. "Alo," dedim oldukça düz bir sesle. İnsan annesinin sesini unutur muydu? Unutmuştum.

"Asu kızım," sıcacık ses tonunu işittiğimde kalbimden ılık ılık akan o his gözlerimi doldurdu. Annenin yerini kimse dolduramıyordu öyle değil mi? Seni kırsa da dökse de kalbin yine onun için çırpınmayı bırakmıyordu. Annesi vurmasına rağmen anne diye ağlayan çocuklardık biz. Sevgisine muhtaç olduğumuz tek kişi anne ve babamızdı.

Benim annem benden ve kardeşimden sevgisini hep esirgemişti. Ama Sezen'e karşı birazcık daha ılımlıydı. Ben sanki üveymişim gibi bir tavır takınıyordu. Küçükken öz kızı olmadığımı düşünür üzülürdüm. Oysa öz çocuğuydum. Sevgisini esirgemesinin başka bir açıklaması olmalıydı ama yoktu işte. Tek bildiği bana bir şeyleri dayatmaktı.

"İyi misin? Baban rahatsız olduğunu söyledi,"

Yanaklarıma patır patır dökülen yaşlarla kendimi tutmayı bıraktım. Annemin şefkatine hasrettim ben. Saçlarımı okşayan, dertlerimi dinleyen, kötü anlarımda bana destek olan bir annem olmamıştı hiçbir zaman.

"İyi değilim," anne. Senin merhametine muhtacım. Biraz sevemez misin beni?

"İlaçlarını alıyor musun? Bir şeye ihtiyacın var mı?"

Sana ihtiyacım var, anne. Sarılmana, sıcaklığına.

Diyemedim. İnsan annesinden çekinir miydi? Çekiniyordum işte. Sanki isteklerimi sıralarsam beni yine azarlayıp yanından uzaklaştırırmış gibi hissediyordum.

Alt dudağım hüzünle bükülüp titrerken onu yanıtladım. "Bir şeye ihtiyacım yok."

"Ben de bugün Halime ninenin yanına geldim. Hani siz küçükken geldiğimizde bahçesindeki salıncakta sallanırdınız kardeşinle, hatırladın mı?"

O anılar gözlerimin önüne gelirken burnumun direği sızladı. O zamanlar her şey çok daha kabullenilebilirdi. Oysa şimdi sadece can yakıyor bu hisler.

155 POLİSİYEWhere stories live. Discover now