Altmışıncı Bölüm

97.5K 7.2K 1.4K
                                    

Selamlar, nasılsınız?

Okuduğunuz saat ve tarihi not eder misiniz?

Okuduğunuz saat ve tarihi not eder misiniz?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

*

Kar tanelerinin kasvetli gökyüzünden usul usul süzülüp çam ağaçlarının yapraklarına düşüşünü seyrediyordum yatağın tam karşısındaki boyu çatıya kadar uzanan pencereden. Manzaranın güzelliğinden miydi içimdeki huzurun sebebi yoksa dün gece aldığım evlilik teklifinin mutluluğundan mıydı, bilmiyorum.

Göğsümün ortasında mesken tutan korkular, kaygılar silinip gitmişti. Bir yuva ihtiyacıyla kavrulan yüreğime sanki bir kovayla buz gibi su dökülmüştü. Kış mevsiminin en soğuk günlerinden birinde olmama rağmen içime yaz güneşi doğmuştu dünden bu yana. Benim karanlığıma güneş olan Savaş olmuştu. Hayatıma girdiğinden bu yana hep yolumu aydınlattığı gibi yine el ele yürüdüğümüz bu yolun ışıl ışıl parlamasına sebep olmuştu. Bana dünyaları veren sevdiğim adamdı.

Parmağımdaki yüzüğe bakarak deli gibi sırıtıyordum uyandığımdan andan beri. Bu on dakikalık bir zaman dilimine tekabül ediyordu. Mutluluğun böylesini delicesine hiç yaşamamıştım ki daha önce.

Biz Savaş'la baya baya evleniyoruz şimdi değil mi? Yaşanan her şeye ve herkese rağmen hem de...

Yıldırım nikâhı konusunda çok kararlı olduğundan muhtemelen memlekete döndüğümüzde birkaç gün içerisinde evlenmiş olacaktık. Bu yüzden gecikmeden babaannemi aramam gerekiyordu. En mutlu günümde annemin yerini doldurabilecek tek kadın oydu. İsteme akşamında yanımda olmasını çok istiyordum.

Sıcaktan bunalmaya başladığımı hissettiğimde yataktan kalkmak istedim. Gece boyunca pek uyuyamamıştım ancak hiç yorgun değildim. Aksine son derece dinçtim. Savaş çok yorgun olduğundan deliksiz uyumuştu.

Savaş'ın sıcacık gövdesiyle sarıp sarmalanan bedenimi kollarının arasında kıpırdattığımda saçlarımın arasına yaslanmış hâlde duran dudaklarından anlamsız birkaç homurtu yükseldi. "Savaş," diye mırıldandım. Uzun bir müddet hareketsiz kaldığımdan tutulan eklemleri oynatma ihtiyacıyla dolup taşmıştım. Çalışma hayatının getirisi olan kol kasları ve iri cüssesinin ağırlığı nedeniyle bana böyle sımsıkı sarıldığında gövdesinin altında nefes almak zor geliyordu.

"Uyu," itiraz istemeyen bir ses tonuyla emreder gibi konuşmasıyla bacaklarının arasında sıkışıp kalmış olan zavallı ayaklarımı güçlükle oynattım. "Beni gövdenle yatağa yapıştırmışsın. Hareket edemiyorum, yataktan kalkmam gerekiyor."

Geceliğin altına soktuğundan herhangi bir engele takılmadan direkt çıplak belimi mengene misali saran ellerinin baskısı olabilirmiş gibi biraz daha tenime gömüldü. "Yataktan çıkmak için bir sebebin yok Asu," ikna etme çabasına girişmesi istemsizce gülümsetti. Sabah huysuzluğu ayrı bir tatlı oluyordu. "Uyu, asabımı bozma benim." sert erkek modu açık kalmıştı galiba.

155 POLİSİYEWhere stories live. Discover now