Otuz Dokuzuncu Bölüm

165K 9.9K 2.3K
                                    

Merhaba, çok özledik sizi çok 💜

İnsan bazı şeylerden bir gece de vazgeçebilir.

Vazgeçmek kolay bir eylem değildir ancak zorunda kalınca tek bir kelime bile bir şeylerden uzaklaşmaya, bir insanı terk etmeye, bir gemiyi alabora etmeye yetiyordu.

Asu, hayatı boyunca terk edilen, ötelenen, vazgeçilen olmuştu. Bir kez vazgeçmişti. Vazgeçmek zorunda bırakılmıştı. İçi acıya acıya sevdiği adamı terk etmişti. Sahip olmadığı aile yaşantısını Savaş'ın elinden almak istememişti. Oysa kimsenin elinden bir şey aldığı yoktu. Yine kendi isteklerinin önüne başkalarının isteklerini geçirmişti.

Kaybetme sebebi buydu işte. Önceliği kendisi olması gerekirken başkalarını önemsemesiydi.

Savaş her şeye rağmen onu bırakmamıştı. Buradaydı, Asu için Maraş'a gelmişti.

Aynı çatının altında, tek bir sevda için atan iki ayrı kalp...

Yan yana olabilmek için can atan iki kalp.

Gökyüzü gecenin karanlığına bürünmüştü. Evlerin ışıkları kapanmış, etrafı büyük bir sessizlik kaplamıştı.

Başını koyduğu yastıktan burnuna süzülen kokuyla gözlerini usulca kapattı. Ciğerlerine dolup taşan sevdiği kadının güzel kokusuydu.

Saat gece yarısını bulmuştu lâkin Savaş'ın gözüne uyku girmiyordu. Aklı tamamen içeride uyuyan kadınla doluyken uyuyabileceğini de zannetmiyordu.

Sırtını tek kişilik yataktan ayırıp ağır hareketlerle doğruldu. Ayaklarını karyoladan aşağıya sarkıtarak başucunda duran kapüşonlu hırkayı kollarından geçirip ayaklandı. Adana'ya göre Maraş'ın havası biraz daha sertti. Köyde olduklarından ekstra serindi.

Sessiz olmaya gayret göstererek odanın kapısını açtığında gıcırdayan menteşeler buna pek izin vermemişti. Karanlık koridoru aşarak salona ulaştı. Yarıya kadar kapatılmış olan perdenin boşluğundan içeriye dolan dolunayın ışığıyla odağına sedirde uyumakta olan Asu düştü. Gözbebeklerine yansıyan bu muazzam görüntü iki haftadır hayalini kurduğu anlardan yalnızca biriydi.

Onu çok özlemişti. Uzaktan uzağa izlemek yetmiyordu. Kolları arasına alamadıkça, onu birkaç hafta önce olduğu gibi rahatça öpemedikçe yetmeyecekti de.

Ayakları ahşap parkeleri sessizce ezerken kendini Asu'nun yanında bulmuştu. Sedirin baş ucunda durup dizleri üzerinde yere çöktü.

Yastığa dağılmış olan siyah saçlara dokunmamak için girdiği savaştan mağlup olarak çıkarken parmak uçları ondan bağımsızca saç tellerine uzanmış ve nazikçe dokunmaya başlamıştı. Eklemlerindeki kızarıklıklar sızlıyordu ancak Savaş bunu önemsemiyordu. Tek bir şeye odaklıydı. Asu'ya.

Kirpiklerini ağırca kırpıp nefeslik bir mesafe uzağında olan kadının yüz hatlarını ezberlemek ister gibi izliyordu. Her detayını aklına kazıyordu.

Yastığın yumuşak yüzeyine yaslanan yanağından dolayı küçük pembe dudakları hafifçe öne doğru büzülmüş, simsiyah olan kirpikleri birbirine kenetlenmiş biçimde kapalı göz kapaklarını süslüyordu.

Parmaklarının sırtıyla fersizleşerek bembeyaz bir renge boyanmış pamuk gibi yumuşak olan yanağı okşadı. Teni buz gibiydi. Bu durum kaşlarının kavislenip çatılmasına sebep oldu. Oda biraz soğuktu ve Asu'nun üzerine örttüğü yorgan ince görünüyordu.

155 POLİSİYEजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें