24. ✓✓

66.8K 2.8K 695
                                    

Kısa bir bakışma geçti aramızda ve Doğan gülümsedi. "Yalnız yaşıyorum, benim açımdan sorun olmuyor." Ayağa kalktı ve elimden tutup beni de kaldırdı. "Yürü, duş alacaksan al."

Elim hâlâ onun elindeyken, "Ama sen varsın." dedim. Yüzüm nasıl bir şekle bürünmüştü bilmiyorum ama Doğan hâla gülümsüyordu.

"Bakmayacağım." dedi başını iki yana sallarken, "Sapkın zevklerim yok. Hele röntgenci hiç değilim."

Gözlerinden geçen haylaz parıltılar kirpiklerimin kısılmasına neden olduğunda, "İyi edersin." dedim.

Tam dönüp gidiyordum ki aklıma gelen şeyle birden arkamı döndüm ve Doğan'ın otuz iki diş sırıtması ile karşılaştım. Dişlerimi sıkmaya engel olamadığım için de kaşımın biri hesap sorar niteliğinde havaya kalktı.

Yakalandığı için yüzünü hemen ciddi bir ifadeye sokup sesini temizleyen Doğan ise elini ensesine atıp saçlarını karıştırdı. "Ne oldu?"

Aklından ne geçirdiğini bilmiyordum ama bana dokunacak olursa onu gebertirdim!

Kaşlarımı çatarak, "Tişörtlerinden birini ödünç isteyecektim." diye konuştum. "Bunları yıkayıp kuruyana kadar onunla idare ederim."

Doğan önce ne istediğimi anlamamış gibi baktı sonra da, "Ha, evet. Tamam." diye saçma bir kelime öbeği oluşturdu. Yatağın yanına ilerleyip pencerenin kenarına monte edilmiş demir raflardan bir tişört aldı. Gardırobuna gereksinim duymuyordu demek ki.

Tişörtü getirip bana verdiğinde, "Şimdi pizza siparişi veriyorum." dedi. "Sen çıkana kadar gelir. Yemeğimizi yedikten sonra da kafana takılan pürüzleri halletmeye çalışırız."

Orhan pek pürüz sayılmaz o katmanlardan oluşan bir kirlilik ama bakacaktık artık...

"Tamam, çıkar mısın şimdi?"

Doğan şöyle bir etrafa bakıp, "En uzak yere geçeyim diyeceğim ama..." derken tekrar bana baktı. "Görüyorsun elim mahkûm, kutu gibi ev."

Çok şirin, çok tatlı ve yakışıklı olabilirsin ama bunlar yeterli değil Doğan. Elimde kalacaksın.

"Ya ışığı yakınca bu perdenin arkası görünür." dedim sızlanarak. "Arkanı dön o zaman valla giremem bu şekilde."

Doğan'ın yüzünde çapkın bir gülümseme olduğunda yanıma yaklaşıp, ben daha ne olduğunu anlamadan yanağımdan öptü ve kısa süreli kalp spazmı geçirmeme neden olduğunda, "Ben sana asla zarar vermem." diye fısıldadı. "İçin rahat bir şekilde duşunu al ve rahatla."

Yatıştırıcı sesiyle ona hipnoz olmuş gibi bakarken onun gözleri bir an için aralık olan dudaklarıma kaydı ve derin bir nefes alıp, "Mutfağa geçiyorum." dedi boğuk bir sesle. "Havlular temiz."

Arkasını dönüp gittiğinde pamuk şekerine bulanmış gibi yumuşacık olmuştum sanki. Yaşadığım tüm kaygı ufak bir öpücükle uçup gitmişti.

Doğan arkasını dönüp tezgâhın üzerinde bir şeylerle uğraşırken banyo perdesini çekip içine girdim. Birkaç çeşit şampuan duş jelleri ve lifler vardı. Hiç vakit kaybetmeden duş aldığımda ise saçlarımın nemini havluyla alıp iç çamaşırlarımı giyerek üstüne Doğan'ın siyah tişörtünü giyindim. Benim minnacık bedenime elbise gibi olmuştu.

Nemli saçlarım omzuma ıslaklık hissi verirken kıyafetlerimi alıp dışarı çıktım. Yalın ayak yumuşacık halının üstüne basarken Doğan mutfaktaki tezgâha kalçasını yaslamış telefonuna bakıyordu. O sırada kapı çaldı ve pizzayı alıp kapıyı kapattı.

Sonra da göz göze geldik. Bakışları beni baştan aşağı süzdüğünde elimde ki kıyafetleri istemsizce sıkıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Keşke altına bir de eşofman altı mı isteseydim. Ama o zaman da palyaço gibi olurdum kesin.

Neyse sen zaten hep açık giyinen bir kızsın Yağmur, o açık birini görmediyse suç senin mi?

Aramızdaki sessizliği bozmak için, "Bunları ne yapayım?" diye sordum. İnşallah makine falan vardır.

Adam seni yiyecek gibi bakıyor, Yağmur. Sen hâlâ rahatının peşindesin!

"Çamaşır makinesi burada." dedi Doğan dalgın bir sesle. " Getir yıkansın."

Yanına ilerleyip kıyafetlerimi tezgâhın altına yerleştirilen makinaya attığımda ayağa kalkıp hâlâ bana bakan Doğan'a göz kırptım. "Transa mı girdin, otursana."

Doğan gözlerini yumup açarken sanki uykudan uyanmış gibi yüzünü ilginç bir şekle soktu ve pizzaları masanın üstüne koydu. Oturduğum da bardaklara kola doldurup pizzayı açarak birisini önüme itti.

O, bana pizza teklif ettiğinde karnım aç değildi ama şimdi kokusu bile beni büyülemişti. Saçlarımı omzundan geriye atıp bir dilim aldığımda diğer dilimleri nasıl yediğimi bilemedim. Doğan'da pizzasını yemiş şimdi ikimiz de birbirimize bakıyorduk.

Doymuş hissi ile karnımı ovuşturup, "Çok yedim." diye sızlandım. "Ben yatarken hiç bu kadar yemiyordum."

Doğan gülümsedi. "Zaten çok zayıfsın ye biraz." dedi. Sonra da masanın üstündeki paketten sigara alıp yaktı.

İlkini bana uzattığında ayağa kalkıp, "Benim de sigaram vardı." dedim ama bileğime dolanan uzun parmaklarıyla beni tekrar nazikçe yerime oturttu.

"Senden de içeriz kalkma." dedi yaktığı sigarayı tekrar uzatıp. "Otur, biraz izleyim seni."

Ağzım o şeklinde açılırken uzattığı sigarayı sonunda alıp kaşlarımı havaya kaldırdım. "Aynı ben işte. Neyi mi izleyeceksin?" Sonra gözlerim sinsice ışıldadı. "Bakmaktan kastın bacaklarımsa onu bilemem."

Doğan ufak bir kahkaha attığında, "Bacaklarına bakmamak için yüzüne bakacağım zaten." dedi. "Fotoğraftakinden daha güzeller."

Utanmış mıydım? Sanırım. Birazcık.

"Boşver şimdi bunları, konuşacaktık." dedim konuyu kapatmak için. "Aklında bir şeyler mi var?"

Doğan'ın yüzü ciddileşti. "Sigarasından peş peşe nefesler çekerken, "Güzel şeyler var aklımda." diye konuştu. "Sen yorma kafanı ben halledeceğim."

Bu kadar öz güven sanki biraz fazla mıydı? İnşallah ikimizi de yakmazsın Doğan.

Sigaralarımız bittiğinde ortalığı şöyle bir toparlayıp, kanepeye baktım. Enine iyiydi ama uzunluğu kısaydı, iki kişilik bir şeydi. Nasıl uyuyacaktım orada? Benim sığmadığım yere Doğan zaten sığmazdı.

"Ben nerede yatacağım, sorması ayıp." dedim.

Doğan bir cık cık sesi çıkardığında, "Yatak var ya." dedi.

Kaşlarım havaya kalktı. "Sen nerede yatacaksın peki?"

Gözlerinin parladığına yemin edebilirdim. Gülümsedi ve arkasını dönüp yatağa sonra da bana baktı. "Yatak geniş, sığarız herhalde."

•••••

KAÇIR BENİ ✓ (TAMAMLANDI)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu