39. ✓✓

51.8K 2.6K 583
                                    

Yapılan makyajdan ve gerginliğin yükünü taşımış bedenimin kuruyan neminden kurtulmak için kısa bir duş almıştım. Saçlarım hâlâ ıslaktı ve üzerime Doğan'ın tişörtünü giyinmiştim. Geçen gün tecrübe edindiğim gibi yine mini bir elbise gibi duruyordu.

Karıştırdığım mutfak çekmecelerinin birinden sonunda bir çöp poşeti bulduğumda gelinliği toparlayıp içine güzelce bastım. Allah'tan tarlatanı falan yoktu da çok yer kaplamamıştı.

Kurtulmuştum. Aklımın sınırıyla oynayan ve bana o anları hatırlatan hiçbir şeyi daha fazla görmeye tahammülüm yoktu. Gerçi gelinliğin de bir suçu yoktu ama psikolojimi alt üst eden nikahtan sonra gözüm görmesin istemiştim.

O sırada kapı açıldı ve elinde poşetlerle birlikte Doğan içeriye girdi. Önce yaptığım işe kaşlarını kaldırarak baktı, ardından anahtarını cebine atıp poşetleri tezgâhın üzerine bıraktığında, "Bunları sana aldım." diye konuştu.

Elimdeki poşetin ağzına gevşek bir düğüm attığımda yanına ilerleyip benim için aldığı şeylere baktım. Tarak, dış fırçası ve buna benzer kişisel eşyalar vardı. Çok düşüncelisin Doğan, sürekli level atlıyorsun.

"Teşekkür ederim." dedim yanağına bir öpücük bırakarak. O ise beni belimden sardı ve dudaklarımı yakaladı. Her yaklaşmasında hızlanan kalbim yine coşmaya başlamış, ileriye gidersek kalp krizi geçireceğimin sinyallerini veriyordu.

Yukarı sıyrılan tişörtü aşağıya çekiştirerek kollarından ayrıldım. Doğan'ın gözleri bacaklarıma kaydığında ise, "Her şeyin başlamasına neden olan şu güzel bacaklarını neden benden esirgiyorsun hâlâ anlamıyorum." diye homurdandı. "Biz artık sevgili olduk bebeğim, çekinme benden."

O böyle konuşunca içim kıpır kıpır oluyordu. Sevimli bir hâlde gülümseyip, "Sevgili miyiz gerçekten?" diye sordum.

Yanağımdan makas alıp yönünü tezgaha döndüğünde, "Yok kankayız." dedi. "Kankalar genelde öpüşüp koklaşırlar hiç duymadın mı?"

Keyfim oldukça yerindeydi. Ufak bir kahkaha attığımda, "Hadi ya?" dedim. Yanındaki yerimi alıp poşetin içinden çıkardığı malzemelere bakarken, "Başka ne yaparlar?" diye sordum.

Doğan kısaca bana baktı ve alt dudağını dişlerinin arasına alıp başını iki yana salladı. "Yemek yedikten sonra yazacağın kitabın bir sahnesinde sana uygulamalı göstermek isterim."

Adamı böyle yaparlar işte Yağmur! Kiminle dans ediyorsun sen?

"Ellerini yıka bence." dedim onu duymamış gibi yaparak. Bu konuşmanın sonu hiç iyi bir yere gitmiyordu. Hadi Yağmur, nazlanma. Sen ondan daha çok istiyorsun!

Doğan tehlikeli bir şekilde gülümsediğinde bana bakmıyordu. Ellerini musluğun altına tutup yıkadı ve ısıtıcının içine su koyup büyük bir tencere çıkardı. Bense tezgâha yaslanmış kollarımı göğsümün altında bağlamış bir vaziyette onu izliyordum.

Su kaynayana kadar bir tava çıkardı ve sos hazırlamaya başladı. Oldukça pratikti. Su kaynayıp tencereye boşalttığında ise aldığı spagettiyi ekleyip kaynamaya bıraktı.

"Çok beceriklisin." dedim hayranlıkla. "Ben yemek işlerinden pek anlamıyorum."

Güler gibi bir ses çıkarıp sosu karıştırırken, "Basit bir makarna." dedi. "Bunu herkes yapabilir."

KAÇIR BENİ ✓ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin