4. BÖLÜM

2.6K 180 46
                                    

Keyifli okumalar. 🤍

♪ Nurettin Rençber, Söyle Sunam ♪




Hiç istemediğim ve istenmediğim bir ortamın içindeydim.

Devran'ın annesi, Hikmet Hanım'ın evinde.

Dün, Nil Gediz'in falına baktıktan sonra birkaç saat daha hep beraber oturup sohbet ettik. Nil başlarda Gediz'in tavrından rahatsız olmuştu ama sonrasında genel olarak böyle biri olduğunu kendisi de fark ettiği için tavrı biraz da olsa değişmişti. Bugünde sabah Devran'la kahvaltı yaparken Devran'ın babası, Kadir baba, bizi akşam yemeğine davet etmişti. Ben hiç gitmek istemesem de bu durum Devran'ın da canını sıktığı için ses etmedim. Sonuçta kocam için birkaç saat dayanabilirdim.

Bunu söylemek üzücü ama ben Devran'ın annesi tarafından istenmeyen bir gelindim.

Ailenin tek ve ilk gelini olarak, ha bir de istenmeyen gelini olarak, Alarcın ailesinde tarihe geçmiş olabilirdim.

İstenmeyen gelin.

Ne büyük ün ama...

Devran'ın annesi hiç unutmam bana bir keresinde, evlenmeden önce, "Çöpsüz üzümün tekisin. Ne anan belli ne de baban. Benim oğlum senin nereni beğendi de kendisine eş diye aldı, hiç anlamadım." Demişti. Utanmadan, sıkılmadan demişti bunu yüzüme karşı.

Annesine göre çöpsüz bir üzümdüm ve oğluna göre yeterli bir kadın asla değildim.

Cahildi, hem de çok cahildi.

Eski kafalı olduğunu çok önceden anlamıştım da zaten. Ama insan eski kafalı da olsa kalp kırmamalıydı.

"Gelin, şu tuzu bi'uzatıver," dedi Hikmet Hanım, masadaki herkes yemeğini sessizce yerken kısa süreliğine de olsa bakışların esiri olmuştu.

Her zaman misafiri gelecek gibi özenli giyinen Hikmet Hanım, bugün de kıyafetine oldukça özen göstermişti. Tülbendinin önünü hep aynı şekilde yapar, alnının üst kısımlarından simsiyah olan saçları hep gözükürdü. Kaşları hep çatık gezer, güldüğünü nadir olarak görürdüm. Alnındaki kırışıklığın sebebini de kendimce sürekli çatık kaşlı olarak gezdiğine yorardım.

Tek çocuk sahibi olan Hikmet Hanım'ın oğlu, onun için çok kıymetliydi. Çok sevdiği oğluna gelinini de kendisi bulmak istiyordu. Ama gelin görün ki Devran'ın böyle bir anneyle beni tanıştırması Hikmet Hanım'ın nefretini kazanmama sebep olmuştu. Gelinini kendi istediği gibi biri bulamadığı gibi Devran'ın aşık olduğu biriyle evlenmesi Hikmet Hanım'a göre kabul edilemez bir şeydi.

Tabağımdan başımı kaldırıp Hikmet Hanım'a doğru baktığımda bana, çatılmış kaşlarıyla gerçekten de tiksinerek bakıyordu.

Ayıp olmasın diye evden bir tencere yemek yapıp getirmiştim ve sofrada şu an benim yemeğim yeniyordu.

Önümdeki tuzu alıp uzattım.

Devran, annesinin huyunu bilirdi. Ben ezdirmemeye çalışsam da kendimi bana kalmıyordu bu iş. Çünkü benden önce Devran, beni annesine karşı hiç ezdirmiyordu. Zaten bu eve de babasının hatırına geliyorduk. Babası gerçekten de çok iyi bir insandı. Beni annesinin aksine çok severdi. Hatta geliniymişim gibi değil de kızıymışım gibi görür, öyle içten davranırdı.

Hikmet Hanım, "Yemek yapmayı da mı bilmezsin sen?" dedi ters ters konuşurken. Her an her şeyi söylerdi yüzüme karşı. Onun için nerede olduğun ya da kiminle olduğu hiç fark etmezdi. Nerde ne konuşulacağını bilmezdi çünkü patavatsızdı. "Tadı yok, tuzu yok. Nasıl yemek yapmak bu? Basit bir yemeği bile yapmayı bilmiyor musun sen?" diye sordu eliyle önündeki tabağını göstererek. Tuzu bence gayet yerli yerindeydi. Laf söylemek için yemeği bahane bulmuştu kendine. "Oğluma da mı böyle pişiriyorsun yemekleri?" diye sorduktan sonra ekledi. "Yazık!"

DİLHUN: Zehir ve DevaWhere stories live. Discover now