13. BÖLÜM

1.6K 141 102
                                    

selamlar ve iyi geceler 🥺

elimde olmayan sebeplerden dolayı bölüm maalesef geç geldi, çok çok üzgünüm. özür dilerim, bu kadar bekletmek istemezdim sizleri de. lütfen bana kızmayın, darılmayın da. uzun uzun açıklama yapmayı sevmem, beceremem de zaten. ama finale kadar burada olacağımı bilin lütfen. ayrıca verdiğiniz destek ve yorumlar için, mesaj panoma yazdıklarınız için de çoook teşekkür ederim. :)))

ve son olarak,

sanırım burada büyümek için oy ve yorumların etkisi baya büyükmüş bu yüzden ben de
(gerçekten böyle yapmayı istemezdim) sınır koymaya karar verdim. okunma sayısıyla oy sayısının arasındaki farka baktığınızda sizin de beni anlayacağınızı umuyorum.

en azından bence bir de böyle deneyelim...

[Sınır: 250 oy, 70 yorum]

Keyifli okumalar. 🤍

♪Toygar Işıklı, Sardunyalar♪

♪Emre Altuğ, Aşk-ı Kıyamet♪

"Ne kadar yakınım sana. Ve ne kadar uzak..."

Onat Kutlar

Aradan kaç dakika geçmişti bilmiyordum ama dış kapının kapanma sesini de duymuştum. Devran'ın "Dila," diye seslenmesiyle birlikte salonun girişine doğru başımı çevirdim. Devran'ın elinde birkaç tane poşet vardı. Suratı az öncekinin aksine asık görünüyordu. "Annem seni görmeye gelmiş," dedi ve hemen ardından Devran'ın annesinin de bedeni belirdi.

Devran'ın annesi yüzüme karşı baktığında gülümseyerek "Hayırlı sabahlar kızım," dedi.

Kendimi ayağa kalkma zorunluluğunda hissettim. Nasıl davranmalıydım ki şimdi? Devran, annesine tepkisizce baktığında annesi bana doğru yürümeye başladı. Ne yapmam gerekiyordu? Gergince ayağa kalktım. Gülümsemeli miydim yoksa sarılıp hoş geldiniz mi demeliydim?

Devran'ın annesi tam karşıma geçip durduğunda yüzündeki solmayan gülümsemesiyle birlikte kollarını bana doğru açıp birden sarıldığında bu hareketi o kadar ani olmuştu ki ben de tepkisiz kalmıştım. Bir karşılık veremedim çünkü hem şaşkındım hem de Devran'ın köpeği hala kucağımdaydı, aramızda kalmıştı. "Ah ah! Çok geçmiş olsun gelin kızım. Çok," dedi annesi kelimeleri güçlüce duygulu bir sesle vurguladı. "Allah seni bize, Devran'ıma bağışladı ya buna da şükür!" dedi, sonra sırtımı sıvazladı yavaş yavaş. "İyisin ama değil mi? Ağrın sızın var mı, nasılsın bakalım?"

"İyiyim, teşekkür ederim," diye mırıldandım. "Biraz belimde bir ağrı var sadece."

Çok geçmeden, neyse ki, köpek huzursuzca havlamaya başladığında Devran'a doğru baktım. Annesine neden böyle bakıyordu? Doğrusunu söylemek gerekirse şu anda aklından neler geçiyordu merak etmiyor değildim. İfadesi memnuniyetsiz gibi olsa da bir yandan da şaşırmış gibi de duruyordu. Başını iki yana sallayıp kendine gelmek ister gibi bir hareket yaptığında elindeki poşetleri salonun bir kenarına bırakıp yanıma geldi. Devran, sebebini asla bilmediğim sessizliğine devam ederken köpeğini kucağımdan aldı, annesi burada yokmuş gibi davranıp simsiyah olan tüylerini okşamaya başladı.

Bu sırada Devran'ın annesi benden ayrıldı. "Hastanede seninle pek konuşma fırsatı bulamadık. E malum, bizleri hatırlamıyorsun da..." deyip duraksadı. Yüzüme garip bir ifadeyle baktıktan sonra oğluna döndü. Devran'ın sesli nefes alışverişlerini yüzüne bakmasam da duyabildim. Annesi lafı toparlamak ister gibi bana tekrar döndüğünde "Ama iyisin ya gelin kızım, önemli olan o," dedi, sanki beni de söylediklerine ikna etmek istiyor gibi başını salladı birkaç kez. "Hayattasın. Oğlumun yanındasın çok şükür... Bu yüzden sen hiç sıkma canını. Hayatta başımıza gelen her şey bizler içindir. Kendini öyle çok üzeyim falan da deme sakın. Sadece ilaçlarını içip, dinlenmene bak sen," dedi, koluma dokunduğunda yüzüne hafif bir tebessüm yayıldı.

DİLHUN: Zehir ve DevaWhere stories live. Discover now