Darmaduman

1.6K 74 42
                                    




"Ateş böceği! , artık yalnız değilim. Yanımda sen ve annem varsın." Dedi , korkutucu Sırıtışı yüzünde büyürken , ellerimde ki ipleri sertçe çekiştirmiş ve beni kendisine yaklaştırmıştı.

Bir kaç dakikadır yürümeye devam ederken büyük bir araziden oluşan , kimsesizler mezarlığına gelmiştik. Dış kapı her ne kadar zincir ve kilitlerle kapalı olsada , zincirleri zorla kırarak beni içeriye sürüklemişti. bu soğuk ve ürpertici havada titreyen bedenimle daha fazla akıl sağlığımı koruyamamış ve dinmek bilmeyen göz yaşlarımın akmasına izin vermiştim , Hıçkıramıyor ya da bağıramıyordum.

Kısılan sesim her haraketime mani olurken , aklıma gelen tek kişi babam olmuştu.

"Beni bırakmalısın!" Dedim. ağlak sesimle , ne kadar sesimin titrememesi için elimden gelen her şeyi yapsam da , durmaksızın akan göz yaşlarım buna engel olmuştu. Ve bu saçmalığa daha fazla katlanamazdım.

"Bırak beni! Yeminim olsun canına kıymadan gün yüzü göstermem sana Salih!" Diyerekten , tüm gücümle bağırmıştım. Ellerimi çekiştirirken boşluğuna gelmiş ve elindeki ip parmaklarından kayarak serbest kalmıştı. Şuan kaçmam mantıksızdı ancak kafa tutabilirdim.

"Kafayı sıyırmışsın sen! Senin amacın ne? Annenin öldüğünden bahsederken , beni anneni görmem için kimsesizler mezarlığına getirecek kadar delirdin mi?!" Bağırmak yüzünden artık boğuk olarak  çıkan sesimle son bir kez daha söylemek istediklerimi dışarıya vurmuştum.

Karşımda kapüşonuyla yüzü bana dönük olan sarışın adam , bir anda gülmeye başladığında savunma mekanizması olarak bir kaç adım gerilemiş ve yüzüne şaşkınlık derecesinde bakmaya başladım. Delirmiş gibi dinmeyen kahkahalar arka arkaya duyuluyordu. Ve bu daha çok sinirlenmeme sebep olurken bir anda sinen kahkahalarının yerine bu sefer tıslarcasına konuştu.

"Sınırımı aşma kadın!" Diyerek bağırdığında , içimde dindiremedim sinirim daha çok gün yüzüne çıkmak için savaş veriyordu adeta.

"gözünün yaşına bile bakmam , tek bir el haraketim. Seni öldürmek için saniyelerimi almaz!" Dedim. Sözlerim ağırına gitmesi için içimden dualar ederken , hareleri bir kaç saniye üzerimde yoğunlaşmış sonrasında ise bileklerimden çekmesiyle kendisine yaklaştırmıştı.

"Bu denli acemi bir kadının , bu tarz bir işe kalkışması cesaret işi değil , aptallıktır.!" Dedi. bu sözleri söylerken , intikam peşinde yüzen Salihten çok! Karşımda hırsı için uğraşan o sarışın adam belirivermişti.

Yüzüme odaklanmasıyla ellerini saçlarıma götürmüş ve saçlarımı okşamıştı. gözümü kırpmadan yaptığı haraketleri izliyor ve gözüme ilişen silahıyla aklımdan geçen hiç bir adımı tartmadan elimi silaha atmış ve önümdeki bedeni büyük bir hırsla iterek yalpalanmasına sebep olmuştum.

Elimdeki silahın tetiğini çekerken , hiç düşünmeden karşımdaki adama doğrulttuğum namluyla , elimdekini daha sıkı kavramıştım.

"Ben işimi şansa bırakacak kadar ne merhametli! Ne de acemi bir kadın asla olmadım.!" Dedim. Cümlem daha bitmeden gülerek söze girmiş ve bağırarak susturmuştum.

"Konuşmam daha bitmedi.!" Dedim. Aralanan dudakları geri kapanırken , bu sefer ben ekledim. "Bu taşların dengesini elimdeki bir kaç mermi değil! Ben değiştiririm." Demiştim. Artık dinmiş olan göz yaşlarım ile içi kanlanmış gözlerimle karşımdaki bu sarışın adama hiç korkmadan bakabiliyordum. Elimdeki namludan çok cesaretime güvenirken elimdeki silahın boş olduğunu hiç tahmin bile etmediğim için duyduğum sözler ile başımdan kaynar sular dökülmüştü.

"Tatlım! Hadi ama bu kadar aptal olma.!" Dedi. Sırıtışı tekrardan belirirken , dudaklarını yeniden araladı. "Sence yanıma dolu bir tabanca alsam , bu kadar yakınıma girebilir miydin?" Dedi. Yutkunmam ile ne kadar belli etmek istemesem de içimi kaplayan korkuyla duraksadım.

ALEDAWhere stories live. Discover now