Kısım 2 - KİMLİKSİZ ADAM

29 2 0
                                    

Gideceğimiz yere taksi ile gitmeyi düşündük fakat çok tutacağı için otobüs ile gitmek zorunda kaldık. Wiz ve Goebbels çok heyecanlıydı, Wiz biraz fazla gergindi.

Gideceğimiz yere vardığımızda hırsızmış gibi bir sağa bir sola bakıyorduk. Goebbels ve ben daha dikkatli baksak da Wiz daha çok bir hırsızmış gibi davranıyordu... Etrafı dikkatli bir şekilde inceledim, sadecr gözüme takıla üç kişi vardı; hurdacı, suriyeli bir anne ve çocuğu. Burası pek güvenilir bir yer değil!

Gitmemiz gereken evin kapısına varınca kalp ritmim arttı. Dubleks bir eve benziyor. Wiz'in nefes sesi biraz fazla kabaydı ve ses yapıyodu, sakince ve sessizce "Biraz sakin ol! Nefes alışverişini kontrol et!" dedim. Sinsi sinsi içeri girdik. Ayakkabılarımız hiç ses yapmadı... keza biz de ses yapmadık.

Adamları arıyorduk. Alt kata bakındık ama hiç kimseyi göremedik ve üst kata çıktık. Bir tanesini bulduk. Goebbels saldıralım hareketi yaptı, Wiz tam ayağa kalkıyordu ama sessizce durdurdum. El işareti ve mimiklerim ile "Sakın dalmayın. Başka adamlarda olabilir. Bekleyelim." dedim. Ve kabul görünce biraz saklandık ve her birimiz başka bir tarafa bakarak adamların gelmesini bekledik.

Tam beş dakika boyunca bekledikten sonra gelen veya giden yoktu. Biz de saldırma kararı aldık. Adamın arkasını dönmesini bekledik (Adam o sırada kapının girişine doğru bakan eski bir koltukta bir kaç evrak inceliyordu. Adam takım elbise giymiş, şık bir girişimciye benziyordu.). Adam arkasındaki pencereye bakmak için kalkmışken herkes hazırda bekliyordu. Tam o anda aşağıdan bir ses geldi, "Tom! I'm here! Did you find the childs?" . Biz adamın bulunduğu odanın karşı tarafındaki bir odada pusuda bekliyorduk.

Merdivenlerden gelen ayak seslerinden sayabildiğim üzere üç tane adam geliyordu. Ordaki bir çekyatın arkasına saklandık, buradan bizi göremezler. Goebbels adamlara görünmeden gözetleyebileceği bir konumdaydı. Adamlar bizim bulunduğumuz odaya gelince Goebbels adamların bizim gözetlediğimiz adamla beraber beş kişi olduğunu söyledi. Bu sayı... bizim için biraz fazla gibi, çünkü heyecandan hertarafım titriyordu.

Bizim arkasına saklandığımız çekyata iki kişi oturunca Wiz ve ben o adamları boğmak üzere anlaştık, o sırada Goebbels adamlardan birini indirecek ve biz devereye girerek diğer ikisini de halledecektik. Plan başladı.

Ben Wiz ile adamları boğmak için hızlıca atıldık, zaten adrenalinden kaslarımız fazladan kasılmıştı, bu da bizim işimize geldi. Goebbels diğer adama atıldığı vakit diğer ikisi ona doğru koştu. Biz adamları boğmaya çalışırken biraz darbe aldık. Benim kafama ağır bir darbe ve Wiz'in de burnuna ağır bir darbe indirdiler.

Adamlar bayılmıştı ve Goebbels zor bir durumdaydı, yardıma koştuk. Adamlardan bir tanesi silah çıkartıp havaya bir el ateş etti. Hepimiz dona kaldık. Adam yabancı birkaç kelime söyledi, tabi biz anlamadık. Adam diz çökmemiz gerektiğini işaret ederek bize diz çöktürttü. Goebbels'in vurduğu adam ayağa kalkarak Goebbel'e ayağı ile bir tane çaktı ve yere devirdi. Biz yardım etmeye kalkışırken adam sert bir şekilde bize "I wouldn't do that if I were you" dedi. Biraz ingilizcem olduğundan tercüme ettim ve Goebbels "Ben iyiyim, siz beni düşünmeyin." dedi. Ne kadar iyi olduğunu görebiliyorduk.

Adamın teki bize silah doğrultmuş halde, diğer adam bizim arkamızda ve son adam da bizim karşımızda bize ingilizce bir şeyler söylüyordu. Hepimiz korkuyorduk. En ufak bir açıkta kendimj feda etmek uğruna atılacaktım, tabi başarısız olursam sonuçları ağır olacaktı ama denemeye değerdi. Yanımda duran Goebbels'e "Ben adamın üstüne atlıyacağım, sen arkadakini hallet." dedim. Onay verdi.

Silahlı adamın telefonu çaldığı anda ikimiz atıldık silahlı adam tam silahıyla bize ateş edeceği vakit hafif uzaklaştırayım derken yanağımdan sıyırmıştı. Akan kan ile heyecanıma heyecan katılmıştı. Titriyordum, ama korku değildi bu. Ben adamı yere devirmek için birkaç hareket yaparken Goebbels adama seri vuruşlar yaparak adamın karşı saldırı yapmasına fırsat vermiyordu. Bu sırada Wiz bir şeyler olduğunu farkedip bir şeyler anlatan adama daldı. Ben karşımdaki adamı ilk önce yere yatırıp ters kelepçe yapıp boğdum, bu sırada Goebbels adamı yere bayıltıp suratından kan gelene kadar dövmüştü. Wiz ise adamla hala kavga ediyordu ki adam birden silahını çıkartıo Wiz'i karnının sol üst kısmına ateş etmişti. Biz hemen yardıma koşarken Wiz adamın silahını kendi bedeni tarafında tutarak bize ateş etmesini engellemiş oluyordu. Kendini feda etmeyi düşünüyordu.

Biz heme atıldık. Goebbels benden hızlı çıkıp adama güzel bir tane geçirdi ve adam yere düştü. Goebbels adama yerdeyken etkisiz hale getirmekle meşgulken ben Wiz'e yardıma gittim. Wiz bana "Venk. Herşey için teşekkür ederim. Kardeşime onu sevdiğimi söyle." deyip bayılırverdi. Ben hemen Wiz'e ilkyardım yapıp çekyata yatırdım. Durumu şimdilik idare ederdi.

Goebbels ile adamların hepsini biraraya toplayıp nabızlarını kontrol ettik. Üçü ölüydü. Kalan ikisini orada bulduğumuz ve sağlamlığını kontrol edip adamları bağladık. Tekrardan kaçma şansları olup olmadıklarını teyit ederek riskin sıfır olduğu kânâtına vardık.

Ben hemen Wiz'i kucaklayıp taksiye attım ve hastaneye götürdüm. Oradaki doktora acilen yardım etmelerini söyledim. Wiz o an biraz kendinde gibiydi ve sarılır gibi yapıp kulağına "Mahalle arasından geçerken birden karşı taraftan birisi seni vurdu. Tmm mı" dedim. Olay yerine yakın bir polis geldu ve ifademi aldı. Wiz'e dediğim gibi onlara da anlattım, biraz işin içine gözyaşı da katarak şekil verdim. Tabi gerçekte de üzülüyordum o ayrı.

Goebbels'i arayıp durumu sorduğumda "Adamlardan birisi uyandı. İfadesini şimdi alayım mı?" dediğinde "Önden buyur." demekten başka bir şey diyemezdim. Hastaneye Wiz'in babası geldiğinde kurmaca hikayeyi anlatıp biraz azar işittim, gerçeği anlatsam daha kötüsü olurdu. Eve geçtim. Goebbels o sırada adamların üstündeki herşeyi çıkartıp adamların iplerini tekrar kontrol ederek o akşam ve sonraki akşam yemek ve su bile vermeden öylece bıraktı.

Aradan iki gün geçti. Okulu biraz aksattık ama adamları güzelce sorgulattık. Biraz işgence, biraz tehdit ve biraz da yemek ve su imtihanı derken hepsi bülbül gibi öttü. Şeytan gibiydik. Öğrendiğimiz bilgiler; bir adet USB flash vardı ve içinde deli gibi bir bilgi birikimi vardı, bu adamları yollayan kişi bizim düşman olarak gördüğümüz ve bütün suçu ona yüklediğimiz kişi olan Linda'nın babası değilmiş aksine bambaşka birisiymiş.

İlk olarak, bunu bize yapan kişi Linda'nın babası değilse o gün bizi izleyen hacker mıydı? Eğer o ise işimiz daha da kolay olabilirdi. USB flashına gelirsek, onun içindeki bilgi bize gerçeği gösterecekti. Gizem çözülüyor mu?!

Kalan iki adamın da işini ne kadar bitirmek istesek de... bu mümkün olmadı. O anda gelen adrenalin ve daha birkac hormon ile boğmuştuk o adamları. O ikisini Amca'ya teslim etme kararı aldık. Teslim ettik.

Wiz kendini güzelce toparlayınca dediği ilk şey "Ben birdaha hastaneye gelmek istemiyorum." oldu. Haklıydı.

Okulumuza devam etme kararı alıp ekip üyelerine durumu açıkladık. İkiside şaşırmış, kızmış, sinirlenmiş ve bize ufak da olsa biraz şiddet uygulamışlardı. Kendilerine neden üç gün boyunca bir şey söylenmediği hakkında bize baya kızmışlardı. İstedikleri kadar kızsınlar, şuan herkes iyi olduğu için ben rahatım.

O hafta pek bir araştırma yapamadık ama aklım hep o adam ve o usb'deydi. Kim bilir ne zaman elimize geçerdi... ya da geçebilir miydi ki?

Kod Adı - 53जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें