Kısım 3 - DARGIN

19 2 0
                                    

Tatilin üçüncü günüydü. Enerjim yerinde gibiydi. Kahvaltımı yaptım, dişimi fırçaladım, üstümü giydim ve buluşma yerimize doğru yola çıktım.

Buluşma yerimize vardığımda James söylenmeye başlamıştı çoktan. Geç kaldığımı söylüyordu ama sadece on beş dakika kadar gecikmiştim. Bence uzun bir süre değil.

Çarşıya çıktık, gezdik dolaştık ve oyun oynadık. Akşam olmuştu ve eve doğru yola koyulduk. James'in evi çarşıya benimkinden daha yakındı, onu eve bırakıp eve geçerim diye planlamıştım ama "Hadi bu sefer ben seni eve bırakayım." dediğinde itiraz etmek istedim ama itirazım başarısız oldu ve kabul etmek zorunda kaldım. Beni eve bırakırsa yolu baya uzatmış olacaktı, buna rağmen eve bırakmak istedi.

Evin olduğu sokağın başındaki marketin hemen önündeyken bir bildirim geldi benim telefonuma. Baktığımda, insragramdan gelmişti ve yazan kişi Rulie idi. James bunu görünce telefonu elimden kaptı. Sesli mesajı açarak Rulie'ye hem sövdü hem de ufak iftiralarda bulundu. Yakın geçmişte bu ikisi kavga etmişti ve birbirlerini hiç sevmiyorlardı.

Birbirleri ile kavga ederken müdahale edemedim, çünkü ne kadar telefona almaya çalışsam da James bana engel oluyordu. Ben de en sonunda enerjimi boşa harcamak yerine pes etmeyi seçtim. Kavgaları bitince telefon elime geçti. Yazıları ve sesli mesajları okuduğumda derin bir Ah çektim. James beni eve bırakınca Rulie'yi arayıp özür dilemek istedim ama öfkesi daha taze olduğu için aramadım. Ben derdimi telefonda anlatamıyordum o yüzden tatilin bitmesini bekledim, zaten çok bir şey de kalmamıştı bitmesine.

Tatilin kalan günlerinde James ile buluştum, dinlendim, oyun oynadım ve az birşey de Hans'ı araştırmaya çalıştım. Tatil bitti ve okul başladı.

Pazartesi günü kalktım ve kahvaltımı yaptım, üstümü değistirdim, dişimi fırçaladım, otobüse binip okulun yolunu tuttum. Rulie'ye bir özür borçluydum.

Okula varınca Rulie'yi sınıfta göremedim. Çantası buradaydı ama kendisi yoktu. Gelmesini bekledim ama gelmedi. Zil çaldıktan bir dakika sonra geldiğinde konuşmak istesem de bana bakmıyordu bile. Fazla kızgındı. Gönlünü almam beş ders, dört tenefüş ve bir öğlen arası sürmüştü. En sonunda adam akıllı konuşabiliyorduk.

Bana James'in benim arkadaşım olduğunu ve dikkat etmem gerektiğini, yalan yanlış ithamlarda bulunmaması gerektiğini ve beni tam affetmediğini söyledi. Haklıydı ve hakkıydı.

Aradan bir hafta geçti. Okul, aile, Rulie'ye kendimi affettirme çabası ve Hans derken... bir hafta geçmişti bile. O sırada aramızda birkaç gündür bulunmayan Goebbels bize bir bilgi bulmuştu. Hans'ın bizimle aynı şehirde fakat farklı ve küçük bir ilçede yaşadığını bulmuştu. Bu bizim için paha biçilemez bir bilgiydi!

Hafta sonu bulduğu adrese gitmek için hazırlık yaptık. Herkes hazırdı. Sadece hafta sonunun gelmesi lazımdı bir tek. Eğer doğruysa, elimdesin. Hans!

Kod Adı - 53Where stories live. Discover now